Bu kez kısa bir olayı, ama oldukça da farklı ve özel bir sahtecilik ve dolandırıcılık konusunu anlatacağım. Yalnız bu hafta duruşması olduğunu da ekleyeyim.
Müvekkil bir tüzel kişilik, ithalatçıdır. Bununla birlikte o dönem kimi perakende mağazalarıyla da tüketici ile buluşmaktadır. Mağazalarının birinden avukat olduğunu söyleyen bir kadın alışverişe gelir. Giyimi kuşamı sanki sanat camiasından olduğu izlenimi bırakmaktadır. Son derece lüks ürünler satın alır ve İstanbul Barosuna kayıtlı olduğunu o ara belirtir. Senet yapılmasını rica eder. Mağaza personeli aslında bu tür satışta yetkili değildir. Avukat beyanı vb. nedenlerle satış için onay alır ve senet düzenleyerek ürünleri verir. Zaten oturduğu evi yeni kiralamıştır, mağazaya da yakındır. Senedin vadesi gelince senet ödenmez. Takibe geçilir. Ancak icra ödeme emri borçluya tebliğ yapılamaz. Senet üzerinde borçlunun adı ve soyadı ve telefon numarası vardır. TC kimlik numarası yoktur. Senet ödeme ve icra işlemleri sırasında borçlu oturduğu evden de çıkarılmıştır.
Bilindiği gibi, borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden, hiçbir işlem başlamamaktadır. Haciz ve muhafaza işlemleri, bankalar, gayrimenkul, araç ve çalışıyorsa maaş haczi gibi talep ve işlemlere de geçilememektedir. Önce borçluya ödeme emri tebliğ olacak ve on gün geçecektir. Senet üzerinde borçlunun kimlik numarası olmuş olsa ve adrese dayalı kayıt sisteminde de adresi bulunsa yine tebligat yapılıp, icra dosyası kesinleştirilebilecektir. Ancak, bunlar da yoktur.
Telefon numarası işe başlamak için tek yoldur. Önce telefon numarası için ilgili operatöre yazı yazılır. Yazı cevabı gelir. Yazı cevabında telefon numarasının başka bir kişi adına kayıtlı olduğu ortaya çıkar. Ancak, soy isim tutmaktadır. Bu durumda bizde telefonun adına kayıtlı olduğu kişinin borçlunun kız kardeşi olduğu kanaati hasıl olur. Bunun üzerine de telefon hat sahibinin kimlik bilgilerinden yararlanılarak, aile nüfus kayıt tablosu çıkarılması ve bu tablodan da borçlunun kimlik bilgilerine ulaşarak adres bilgilerine ulaşılması amaçlanır. İcra dairesinden telefon hat sahibinin aile nüfus kaydının sorgulanması için kimi kurumlara yazı yazması istenir. İcra dairesi: “…Borçlu olmayan 3. Şahıs borçlu yakınları hakkında icra dosyasına bilgi istenilmesi etik olmadığından ve usule uygun olmadığından talebin reddine karar verildi. 14.09.2009” şeklinde karar yazarak istemimizi reddeder. Etik vb. kelimelerle de icra dairesi değer yargısı da oluşturmuştur. Bunun üzerine icra memuru işleminin kaldırılması için tarafımızca dava açılır. Hukuk dilinde şikayet davası tabir edilen dava, Mahkemece kabul edilir. İcra dairesi telefon hat sahibinin tüm aile kaydını getirtir. Bu aile kaydında borçlunun ismi yoktur. Kardeş konusunda yanıldığımız ortaya çıkar.
Ama tabiri yerinde ise “kafama dank eder” telefon hattının sahibi, senet üzerinde sahte isim yazmış olamaz mı? Bu tez ve telefon hattı sahibinin yaşı vb. bilgiler bunu paralel kanaati artırmaktadır.
Bu tez bizce makul bulunur ve senet borçlusu daha doğrusu telefon hattının sahibi hakkında sahtecilik ve dolandırıcılıktan şikayet başvurusu yapılır. Yani bize göre hat sahibi ve borçlu aynı kişidir. Şikayet edilenin bir başka suçtan tutuklu olduğu ortaya çıkar. Ceza yargılaması sürer. Sanığa borcu ödemesi halinde şikayetten vazgeçileceği de söylenir. Ama, sanık bunu kabul etmez, belki de imkanı yoktur. Ve dolandırıcılık ve sahtecilikten sanık ceza alır. Bunu sanık temyiz eder. Geçtiğimiz günlerde Yargıtay kararı gelir. Dolandırıcılıktan verilen ceza onanmıştır. Sahtecilik ise konunun özel belgede sahtecilik olarak değerlendirilmesi gerektiği nedeniyle bozulmuştur. Yani dolandırıcılıktan verilen ceza onanmış, bir de özel belgede sahtecilikten ceza verilecektir. Yeni duruşma ise bu hafta yapılacaktır…