Fatih Terim hakkında basında “…A Milli Takım’dan olaylı bir şekilde ayrılan Fatih Terim, Türkiye Futbol Federasyonu’na bir kez daha ihtar çekti…” şeklinde haberler yer almıştır.
Fatih Terim niçin ihtar çekmiştir? Fatih Terim’in ihtarının içeriği tarafımızca görülmemiştir. Ancak, basından öğrenildiği kadarıyla Fatih Terim’in iş sözleşmesinin tek taraflı ve haksız feshinden kaynaklanan bir tazminat talebi olduğu büyük bir olasılıktır.
Peki, Fatih Terim tazminat alabilir mi? Bir başka deyişle Fatih Terim haklı mı?
Bu konu hakkındaki mevzuat belirlidir. Konu da aslında çok kapsamlı bir konu da değildir. Fatih Terim’in basın toplantılarındaki açıklamalarından da almış olduğu hukuki tavsiye doğrultusunda hakkını dayandırdığı yasa maddesi belirtilmesede anlaşılabilmektedir.
Önce geriye giderek bu noktalara nasıl gelindiğine bakalım:
Fatih Terim, Türkiye’de Galatasaray ve Türk Milli takımını yönetmiştir. Teknik direktörlük yapmıştır. Hatta kendisi için özel bir ünvan da ihdas edilmiş “Türkiye Futbol Direktörü” sıfatını almıştır. Ancak, Fatif Terim ile ilgili olarak basında “Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, Alaçatı’da ortalığı birbirine kattı. İki damadı ve bir koruması ile birlikte damadına ait restoranın yanındaki Yüzevler’e giden Terim, hem Yüzevler’in sabihini hem de 5 çalışanını darp etti” şeklinde haberler çıkmıştır. Bu haber çok önemlidir. Haberin ardından süreç içinde videolar yayınlanmaya başlamıştır. Türkiye’yi temsil eden bir kişi olarak Fatih Terim’in görev alanının tüm Türkiye olduğu düşünülebilir. Zaten kendisinin ünvanı Türkiye Futbol Direktörü şeklindedir. Ülkedeki tüm insanların başarısından kıvanç duyduğu, milyonların yollara düştüğü Türk Milli Takımının başındadır.
Bu çerçevede konu ele alınınca işverenin tazminatsız iş akdini haklı nedenle fesih ettiği gündeme gelebilir. Bu husustaki yasal durum şudur: 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları ile ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri işverene fesih imkânı tanımaktadır. Madde başlığında “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamak” genel başlığı kullanılmıştır. Ayrıca “e” alt bendinde “gibi” kelimesi ile ahlak ve iyi niyet kurallarına uygun davranmama, ve işverenin güvenini kötüye kullanma eylemleri sınırlı sayıda değildir.
Fatih Terim, Türkiye Futbol Direktörü olarak, her Türk vatandaşı açısından çok önemli bir kişidir. Milli sporcular, milli kahramanlar gibi öneme haizdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumsal bir yapısının sorumlusudur. Bu nedenle ülke çapındaki alan bir nevi görev alanıdır. Bir başbakanın, bakanların görev alanları gibi, ya da bir Kızılay Başkanının, Yeşilay Başkanının ülke çapındaki faaliyetleri gibi…
Fatih Terim’in yukarıdaki eylemi bu açıdan değerlendirildiğinde 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin ‘e’ alt bendi uyarınca haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğu şeklinde değerlendirilmesi mümkün bir durumdur. Ki, Fatih Terim’de bu olay nedeniyle -aşağıda da belirtileceği üzere- ayrılma isteğini öncelikle ilettiğini ifade ettiğinden zımnen de olsa bu şekilde düşündüğü de anlaşılabilmektedir.
Ancak, Fatih Terim’in önceki basın açıklamasında şunlara yer vermiştir. “3,5 yıl görev yaptığım Türkiye Futbol Direktörlüğü görevinden istifa etmedim. Daha net yazayım: Görevime, TFF tarafından son verildi. Bir süre önce yaşanan olaydan hemen sonra, İstanbulda, Başkan Yıldırım Demirören’in ofisinde, Ali Dürüst’ün de bulunduğu konuşmada kendilerine eğer bu olay kuruma ve kişilere zarar veriyor ise görevi hemen bırakabileceğimi söyledim. Bunun üzerine Yıldırım Demirören bana sarılarak “Hocam daha yapacak çok şeyimiz var” dedi ve böyle bir şeyin asla söz konusu olmadığını söyledi.
Ben de ekibimle birlikte Dünya Kupası hazırlıklarına devam ettim. 26 Temmuz Çarşamba günü sabah saatlerinde Ali Dürüst ofisime gelerek, Riva’da Yıldırım Demirören, Cengiz Zülfikaroğlu ve Servet Yardımcı ile yaptıkları toplantıda alınan kararın görevime son verilmesi olduğunu bildirdi”.
Fatih Terim açıklaması iki hususu barındırmaktadır. Birincisi “..evet Federasyon’a başvurdum. Kamuoyuna yansıyan olay nedeniyle kusurluyum. Görevi bu nedenle bırakıyorum…” cümlesi birinci kısımdır. Bu kısım sebebiyle Fatih Terim hem kendisinin zımnen tazminatsız ayrılmak istediği izlenimini vermekte, hem de işverenin haklı nedenle fesih şartlarının da oluştuğunu belirtmektedir.
Böyle olunca Fatih Terim hemen tazminat alamaz demek doğru olmuyor. O zaman ikinci mesaja bakmak gerekiyor: Fatih Terim, kusurun bilinmesine rağmen bana işe devam edin denildi. Bu nedenle de artık tazminat hakederim demek istiyor. 4857 sayılı Kanun’un 26. maddesi şöyledir: “… 24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz.
İşte Fatih Terim İş Kanunu’nun 26. Maddesine dayanmak istiyor. Ki, muhtemelen hukukçuları da bu şekilde telkinde bulunuyor olabilirler.
İkinci kısımdan sonra o zaman Fatih Terim tazminat hakeder cümlesini de hemen kurmakta acele edilmemesi lazım. Çünkü: Federasyon bir kurumdur. Basının her haberi ile tabiri yerinde ise dolduruşa gelerek karar veremez. Konuyu elbette inceleyerek değerlendirecek ve ardından karar verecektir. Fatih Terim’in olayda kusurunun tam araştırıp, kusuru olup olmadığını netleştirip karar verecektir. Olay, işverenin yanında olmamıştır ve bu durumda hak düşürücü süre bir yıl da olabilir. Bu hususta, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2013/9502 E. , 2014/9756 K. Sayılı kararlarında, 4857 sayılı Kanun’un 26. maddesinde belirtilen altı işgünlük Süre içinde feshedilmediğinden bahisle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı kabul edilmiş ise de, altı iş günlük sürenin feshe yetkili makamın olayı öğrenme tarihinden itibaren başlayacağı düşünülmemiştir. Davacının iş sözleşmesini feshe yetkili makam ve bu makamın feshe konu olaydan haberdar olduğu tarih belirlenerek, feshin süresi içinde yapılıp yapılmadığı tesbitinin gerektiği” şeklinde karar vermiştir.
Terim hakkında hemen istifa kabul edilmeyerek konu araştırılmak istenmiş, sonrasında ise sözleşme fesih edilmiş olabilir, Terim’in davranışının ise ilgili hadisenin güveni kötüye kullanan ve yasada tanımlanan ” ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ” kapsamında olduğu Sayın Terim’in ayrılma iradesi ile de bizzat kendi tarafından da ortaya konulduğu ve yine bir anlamda da kabul de edildiği anlamına da gelmekte olduğu süreç içinde ortaya çıkmıştır.
Terim’in davayı kazanması, olayda uygulanacak akdin feshindeki sürenin “6” gün mü yoksa bir yıl olduğu noktasında toplanmaktadır. Kanaatimize göre olay işverenin birebir yanında olmadığında sürenin bir yıl olacağı yönündedir. Bu durumda da Fatih Terim’in tazminat hakedemeyeceği düşünelibilir.