Hukuk devletinden söz edilebilmesi için, kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı olmazsa olmaz bir koşuldur. Bağımsız ve tarafsız yargının vermiş olduğu kesinleşmiş mahkeme kararlara uymak ta bir zorunluktur. Kararlar eleştirilebilir, ancak uyulmaması düşünülmez. İç hukuk yolları tüketilerek kesinleşmiş kararlar için “adil yargılanma hakkının ihlali” düşünülüyor ise, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılabildiği gibi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvurulması mümkündür. Ki, bu mükemmel araçlar Türkiye’de mevcuttur. Yine “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz” kuralı da Türkiye’de caridir, bu da mevzuatının mükemmelliğini ve evrensel hukuka uyumu ortaya koyar.
Yargı bağımsızlığı, yargı organlarının diğer devlet organlarından ve etkilerden bağımsız olarak hareket etmelerini sağlar. Yargı bağımsızlığı, adil ve tarafsız yargılama süreçlerinin temelini oluşturur. Bu ilke, yargı organlarının kararlarını etkileyebilecek dış müdahalelere karşı koruma sağlar. T.C Anayasasında da “ Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz. Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.” cümleleri yer alır.
Kimi özel hukuka ilişkin kararlar ağır fahiş hata içermesine rağmen kanun yolu başvurusu olmadan kesinleşirse, hukuk aleminde de bulunması istenmeyen (bir nevi kara leke olan) bu kararlar için olağanüstü kanun yolu vardır. Karar temyiz ile bozulsa dahi kararın hukuki sonuçlarını ortadan kalkmaz. Bu denli mahkeme kararları önemsenmektedir.
Bununla birlikte, fahiş hatalı kararlar için mutlak surette tazminat sorumluluğu getirilmeli ve ciddiyetle de uygulanmalıdır. Bu keyfiliği önleyebilecek, sorumluluk duygusu, merak ve empati ile araştırma ve problem çözümü için çalışma kültürünün oluşmasına ve hakimlik mesleğinde sadece ve sadece sorumluluk duygusu olanlar ile vicdan sahibi olanların yer almasına pozitif katkı sağlayabilecektir.
Hukuk devletinde, alınan yargı kararlarına uyma zorunluluğu bulunur. Bu, tüm devlet organları, idari görevliler ve vatandaşlar için geçerlidir. Karara uyma ilkesi, hukuki güvenliğin ve düzenin korunması açısından önemlidir. Yargı kararlarına uymama durumu, hukuk devleti ilkesine ve yargı bağımsızlığına zarar verebilir.
İdari görevliler tarafından yerel mahkeme kararları, yüksek mahkeme kararları, Anayasa Mahkemesi kararları veya Yargıtay kararları gibi yargı organları tarafından alınan kararlara hakemlik yapması mevzuatta yoktur, idari kurum ve işlemler de hakemlik, düzenlemeler elbette yapılabilir. Yargı organları bağımsızdır ve kendi kararlarını verirler. Ancak, idari görevliler ve diğer devlet organları, yargı kararlarına uymak ve uygulamakla yükümlüdürler. Bu, hukuki düzenin ve devletin iç işleyişinin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlar. Hukuk devleti bunu zorunlu kılar. Örneğin, anayasasında, Anayasa Mahkemesi karaları “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Şeklinde emredici bir hükmün varlığı halinde bu açık hükmün tartışması dahi yapılmaz. Bu, hukuki güvenlik gereğidir. Emredici kuralın uygun olmadığı düşünülürse, anayasa da gösterilen yollar ile değiştirilebilir veya kaldırılabilir.
Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünü ve evrensel hukuk normlarına uyumu ifade eder. Bu ilke, herkesin eşit olduğu, yasaların açık ve erişilebilir olduğu, yargının bağımsızlığının korunduğu bir düzeni savunur. Bu nedenle, idari görevliler ve diğer devlet organları, hukuk devleti ilkesine bağlılık içinde hareket etmelidirler.
Devletin itibarı, uluslararası anlaşmalara ve evrensel hukuka uyumu, iç hukuk sistemini belirleyen anayasaya olan bağlılığı ve hukukun üstünlüğünün korunmasıyla doğrudan ilişkilidir. Bir devlet, uluslararası toplumla olan ilişkilerinde taraf olduğu anlaşmalara ve evrensel hukuka saygı göstererek uluslararası alanda güvenilir bir aktör olarak değerlendirilir. İç hukuk sisteminin temeli olan anayasa ve hukukun üstünlüğü prensiplerine bağlılık, devletin iç politik istikrarını ve adil bir yargı sistemini sürdürmesine yardımcı olur. Bu unsurların bir araya gelmesi, devletin itibarını oluşturan temel taşlardır, çünkü bu prensiplere uyum, diğer devletler ve uluslararası toplum nezdinde devletin güvenilirliğini ve saygınlığını artırır.
Sonuç olarak, hukuk devleti ilkesi, yargı bağımsızlığı ve karara uyma zorunluluğu, bir ülkede adil bir hukuk sisteminin olmazsa olmazlarıdır. Yargı organlarının bağımsızlığı, alınan kararlara uyma ilkesi ve hukuk devleti prensipleri, toplum içinde güveni ve düzeni sağlar. Bu prensiplere uyum, hukukun evrenselliği ve toplumun adil bir şekilde yönetilmesi için önemlidir.