T.C.
Danıştay
5. Daire
Esas No:2007/81
Karar No:2009/1103
K. Tarihi:
” Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 17.5.2006 günlü,
E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti
: Temyizi istenen kararın yöntem ve yasaya uygun
olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesine uymadığı, bu nedenle istemin reddi gerekeceği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Jale Kalay
Düşüncesi
: Dosyanın incelenmesinden, davacının 7.9.1999 günlü
işleme karşı açtığı davada Dairemizce verilen 16.12.1999 tarih ve E: 1999/4627 sayılı yürütmenin durdurulması kararı üzerine, davacının halihazırda kurumlararası nakil yoluyla Çevre Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı görevine geçmiş ve Sağlık Bakanlığı ile kurumsal bağının kalmamış olması nedeniyle sadece özlük haklarının iadesini 1.2.2000 tarihli dilekçesiyle talep ettiği; bu istemi doğrultusunda, dava konusu işlemin kurulduğu tarihten Çevre Bakanlığı Personel Daire Başkanlığı görevine başladığı tarihe kadar yoksun kaldığı maaş ve özlük haklarının davacıya 9.2.2000 tarihli onay ile ödendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının; açmış olduğu dava sonucunda verilen yargı kararının işlemin iptaline yönelik kısmının aynen uygulanması yönünde bir istemde bulunmamış olması, anılan kararın sadece özlük ve parasal haklarının iadesi kısmının uygulanmasını talep etmesi ve bu talebinin de yerine getirilmesi; öte yandan; kurumlararası nakil yoluyla geçmiş olduğu Çevre Bakanlığındaki görevinden de emekliye ayrılmış olması karşısında; hakkında verilen yargı kararının işlemin iptaline yönelik kısmının uygulanması yolundaki 1.9.2005 tarihli başvurusunun kabulünün, artık davalı idarenin takdir yetkisi kapsamında kaldığı kuşkusuzdur.
Açıklanan nedenlerle, davalı idarece kurulan işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı
: Mehmet Akkaya
Düşüncesi
: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların
temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MÎLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi’nce işin gereği düşünüldü:
Dava; Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapmakta iken 7.9.1999 tarihli müşterek kararname ile görevden alınan davacının, anılan işleme karşı Danıştay’da açmış olduğu davanın lehine sonuçlanması üzerine, yargı kararının uygulanması istemiyle yaptığı 1.9.2005 tarihli başvurunun reddine ilişkin 6.9.2005 tarihli işlemin iptali ile 20.000.-TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte ödenmesine hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
Ankara 9. İdare Mahkemesi’nin 17.5.2006 günlü, E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararıyla; davacının, görevden alınmasına ilişkin işleme karşı açtığı davada 31.10.2002 tarihinde verilen iptal kararından önce 31.1.2000 tarihinde kendi isteğiyle Çevre Bakanlığı’na naklen atandığı ve Eylül 2002 tarihinde de bu görevden kendi isteğiyle emekliye ayrıldığının anlaşıldığı; bu itibarla, ortada maddi ve hukuki koşullara göre uygulanması gereken bir iptal kararı bulunmadığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği; öte yandan, davacının mahkeme kararının uygulanmasından dolayı uğradığını iddia ettiği manevi zararının tazmin edilmesine de hukuken olanak bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı, bir başka kuruma geçmiş veya emekliye ayrılmış olmasının verilen yargı kararının uygulanmasını engeller nitelikte olmadığını ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
227
Anayasa’nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmakta ve 138. maddesinin son fıkrasında Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez yolunda açık, kesin ve buyurucu bir kurala yer verilmektedir. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 4001 sayılı Yasayla değişik 1. fıkrasının birinci tümcesi de Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur şeklindeki kuralıyla Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine uygun bir düzenleme getirmektedir. Söz konusu ilke karşısında, idarenin maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını aynen ve gecikmeksizin uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmamaktadır.
Öte yandan, iptal davası açılabilmesi için, ilgililerin dava konusu edilen işlem nedeniyle menfaatlerinin ihlal edilmiş olması yeterli olup, bu işlemle ilişkilerinin dava sonuna kadar sürmesi gerekmemektedir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı görevinden alınmasına ilişkin 7.9.1999 günlü müşterek kararnamenin Danıştay Beşinci Dairesi’nin 30.11.2002 günlü, E: 1999/4627, K:2002/4108 tarihli kararıyla iptal edildiği, anılan kararın Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 24.3.2005 günlü, E:2003/262MK:2005/158 sayılı kararıyla onandığı; iptal davası devam ederken, davacının 31.1.2000 tarihinde kurumlararası nakil yoluyla Çevre Bakanlıgı’na daire başkanı olarak geçtiği ve Eylül 2000 tarihinde de emekliye ayrıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da değinildiği üzere, 7.9.1999 tarihli görevden alınma işlemi nedeniyle, davanın açıldığı tarih itibariyle davacının menfaatinin ihlal edildiği açık olup, davacının bu işlemle ilişkisinin dava sonuna kadar sürmesi gerekmemektedir.
Bu durumda, söz konusu anayasal ve yasal düzenlemeler uyarınca davalı idarenin bağlı yetki içerisinde bulunduğu açık olup, bu doğrultuda davalı idarenin ilgili idarelerle gerekli koordinasyonu sağlayarak davacıyı Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcılığı görevine iade etmesi gerekirken, dava sürmekte iken adı geçenin başka bir kuruma geçtiği ve daha sonra emekliye ayrıldığı gerekçesiyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Ankara 9. İdare Mahkemesi’nce verilen 17.5.2006 günlü, E:2005/2078, K:2006/1154 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin l/b. fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanun’la değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme’ye gönderilmesine, 9.3.2009 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
X- Davacının bu davaya konu işlemin kurulmasına yol açan 1.9.2005 günlü başvurusunun; emekliye ayrılmış ve bu nedenle kamu görevi ile hukuki irtibatı kesilmiş bir kişinin, henüz kamu görevinde iken hakkında tesis edilmiş bir görevden alma işlemi ile ilgili olarak idari yargı merciince verilmiş iptal kararının uygulanması suretiyle eski görevine iade edilmesi istemi olarak kabul edilmesi ve anılan yargı kararının uygulanabilirliğinin de bu husus gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hakkında kurulan görevden alma işleminin iptali istemiyle açtığı davada yürütmenin durdurulması veya iptal kararı verilen kamu görevlisinin, bu karar verilmeden veya verilen kararın gerekleri yerine getirilmeden önce kendi isteğiyle emekliye ayrılması durumunda, ortada birbirinden bağımsız iki ayrı işlemin mevcut olduğu görülmektedir. Bu işlemlerden birincisi, kamu görevlisinin açmış olduğu iptal davası üzerine yürütülmesi durdurulan ya da
iptal edilen görevden alma işlemi, diğeri ise, kendi isteğiyle emekliye ayrılması yolunda kurulan işlemdir.
Bu işlemlerden birincisi hakkında verilmiş bulunan yürütmenin durdurulması ve iptal kararlarının yerine getirilmesi gerekli ise de; kamu görevlisinin isteği üzerine idare tarafından emekliye şevki yolunda yeni bir işlem kurulmuş olduğundan, artık ortada yerine getirilmesi gerekli bir yargı kararının varlığından sözetmeye hukuken olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda; emeldi statüsünde olan ve davalı idareye yaptığı 1.9.2005 günlü başvurusunun kamu görevine açıktan atanma istemini içerdiğinin kabulü zorunlu bulunan davacının, yukarıda da açıkça belirtildiği üzere uygulanabilirlik niteliğini kaybeden (bir başka ifadeyle, hukuken davacının eski görevine atanması sonucunu doğurması mümkün olmayan) bir iptal kararının varlığından bahisle ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun Emeklilerin Yeniden Hizmete Alınması başlığını taşıyan 93. maddesi ile bu konuda idareye tanınan takdir yetkisini ortadan kaldırmak suretiyle, eski görevi olan Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı görevine iade edilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesine olanak bulunmadığından, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyu ile çoğunluk kararına karşıyız.