Üç ayda davaların bitmesi,
2011 yılından sonra avukat olanlar; “üç ayda dava bitmesi” kavramını “hayal” olarak niteleyebilirler. Bir dostum ile konuşuyordum; davaların uzamasının birinci nedeni “hakimlerdir” dedi. “İkinci nedeni ise avukatlar ve bilirkişiler” dedi. Avukat dostum, davaların uzun yıllar sürmesinden dolayı, gelen bir müvekkiline; “dava açma, arsa al, daha iyi bir yatırım” dediğini de iletti. Bu cümleler üzerine HMK’dan (Hukuk Muhakemeleri Kanunu) önce üç-dört ay içinde biten davaları hatırladım.
2011 yılının başında (o zaman belirsiz alacak davası olmadığından kısmi dava şeklinde) açılmış bir “kamulaştırmasız el atma davası” sürecini aktaracağım. Şöyle, dava idareye karşı açılır. HUMK (Hukuk Usulü Muhakeleri Kanunu) döneminde, dava açıldığı zaman, mahkeme hemen bir “tensip zaptı” hazırlar ve davalı tarafa tensip zaptı, dava dilekçesi ve duruşma gününü de bildirirdi. Davacı tarafa ise “tensip zaptı” ile duruşma günü bildirilir. Davalının “10” gün içinde cevap vermesi gerekirdi. Davalı “10” gün içinde cevap verir, ama “pul” vermez ise duruşma gününe kadar dilekçe teatisi tamamlanmayabilirdi.
Dava açıldıktan sonra takribi iki hafta sonra cevap süresinin dolduğunu tahmin ettiğimizden, davalının cevabı bu süre içinde mahkemeden elden alını, derhal “cevaba cevap” dilekçesi davalı tarafa gönderilir. Yine eş zamanlı olarak, Av. Yasasının 2. Maddesi ve usul ekonomisi gereği de mahkemeden delillerin toplanması için ilgili yerlere “müzekkere” yazması ve “elden takipli” bu yazıların da tarafımızca ikmal olunacağı belirtilirdi.
Açtığımız tüm davalar için dava dilekçesinde tüm deliller bildirildiğinden, davalının cevabına karşılık “cevaba cevap” dilekçesi ile delillerimizin böylece toplanması sağlanırdı. Örnek verdiğimiz “kamulaştırmasız el atma davasında” da ilk duruşmadan önce, tapudan, belediyeden ve delillerin toplanacağı ilgili diğer yerlerden tüm deliller getirtilmiş olurdu. Duruşma günü de en fazla bir buçuk-iki ay arasında olduğundan bu süreçte, davalının “ikinci cevap” dilekçesi de dosyaya girerdi. Ya da süresi dolmuş olurdu. İlk duruşmaya girildiğinde, kendimizden emin olarak; “toplanacak delilimiz kalmamıştır, dilekçe teatileri tamamlanmıştır, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması” talep olunurdu. Davalı tarafın işi uzatma gayreti olur veya mahkemenin isteyeceği farklı bir delil söz konusu olur ise; “keşif gününe kadar elden takip ederek bu eksikliğin tamamlanacağı, davalının da bir beyanı olacak ise kendisine keşif gününe kadar süre verilmesi” istenerek, işin uzamasının önüne geçilirdi. Örnek davamızda da aynen böyle oldu ve “keşif” kararı verildi. Dikkat edilirse “45” gün sonra verilen ilk duruşmada keşif kararı verildi. Keşif kararı yaklaşık “15” gün sonrasına bir sonraki duruşma günü de yine “45” gün sonrasına verildi. Keşif yapıldı. Bilirkişiler de sorumluluk sahibi, ciddi kişiler olsa gerek iki hafta içinde raporlarını verdiler.
Hemen rapor davalıya tebliğe çıkarıldı, dava “ıslah” edildi ve ikinci duruşma günü geldiğinde dosya karara hazırdı. Islah dilekçesi ve bilirkişi raporu davalıya tebliğ olmuş, süre dolmuştu. Ancak, “ıslah” dilekçesinin “tebliğ mazbatası” dosyaya girmemişti. Muhtemelen “yazı işleri müdürlüğünde” idi. Duruşmada davalı taraf “bize ıslah dilekçesi gelmedi” dedi. Bunun üzerine “PTT sorgusunda da tebliğ olunduğu görülmektedir, bununla birlikte hemen bir nüshası elden tebliğ olunabilir” diyerek, bir nüsha karşı tarafa verildi. Mahkeme davalıya sordu: “ıslah dilekçesine ne diyorsunuz?”, davalı taraf “kabul etmiyoruz” dedi. Bu cümle davayı tekemmül ettiren cümle idi. Hakim, duruşmanın bittiğini ve “davanın kabulüne” karar verdi. Üç aydan az fazla sürede yaklaşık 2.500.000 TL. civarında oldukça büyük sayılacak meblağlı bir dava bitmişti (ama 2.000 TL. tutarlı biraz daha uzayabilirdi!)
O dönemde “ortaklığın giderilmesi” davalarımızın neredeyse tamamı iki celsede ve üç dört ayda bitiyordu. Son on yılda avukat olanlar bunları okuyunca ne düşünürler merak ediyorum. Şimdi bir yılda duruşma günü verilmeyen davalar var, duruşma gününde de “sıfır” noktasında “bildirmediğiniz delilleri bildiriniz” deniliyor! Gerçekten dava açıp uzun yıllar beklemektense tasarruf edip başka yatırım mı yapmalı!