Dört Ölüm
Bu kez yazıda bir hukuk anekdotu olmayacak. Hayata dair bir yazı paylaşacağım:
Nisan ayının sonuna doğru bir hafta içinde dört ölüm haberi aldım. Telefonla geç vakit arayan arkadaşım ve ardından gelen telefon mesajları ile ölümlerden haberim oldu… Daha erken haber aldığım üçü ile ortaklaşa hukukum ve ticari ilişkilerim olmuştu. Hatta birisi ile de ortak bir bina almıştık. Bu üç kişinin yüz milyonlarca lira serveti, birisinin ise milyarlara ulaşan fabrika, binalar ve ticarethanelerden oluşan serveti vardı. Beni en çok teessür altına sokanı ise yurt dışında bir vefat haberiydi. Yurt dışında koranadan vefatı idi. Ancak, ben ortaklık da yaptığım üçüncüsü üzerine hislerimi aktaracağım. Bu hislerimi aktarmaya geçmeden önce, sonradan mesaj ile gelen dördüncü ölüm haberi hakkında da kısa bir açıklama yapmak isterim: Bu vefat haberi Ankara Barosu tarafından gönderilmişti. Bir avukatın vefat haberiydi. Vefatı bildirilen avukatın 16 Ocak 2020, Perşembe günü bir internet sitesindeki yazısının başlığı “Ölüm Herkesin Başında” şeklinde ve son paragrafı ise: “Son söz olarak diyoruz ki: “Madem ki ölüm var, üç günlük dünya gönül kırmaya değer mi? Ve üç günlük ölümlü dünyada iyi insan olmanın lezzetinden daha güzel bir lezzet var mı?” şeklindeydi…
Aynı merhumun vefat konusundaki iletisi 24 Nisan’da gelmişti. Ama 23 Nisan’da yazdığı yazıyı da; Yunus Emre’nin aşağıdaki şiiri ile tamamlıyordu.
“Gelin tanış olalım
İşin kolayın tutalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz”
Anlatacağım, ilk üç vefattan beni yine teessür içinde bırakmakla birlikte düşündüren ise, bir uzman doktorun vefatı idi. Kendisi ile ortaklığım olduğunu önceden ifade etmiştim. Benden bir iki yaş büyük olduğunu vefatı üzerine öğrendim. Buna rağmen babası merhum ile de ortaklığım olmuştu. Babasına çok saygı duyardım. Kendisi, ihalelerde “avanta” (yani ihaleye girmeme karşılığı alınan veya verilen ‘haksız’ para) almanın veya vermenin dinen haram, hukuken de yasak olduğunu sıklıkla tekrar ederdi. Bu tam da benim tavrımdı.
Vefat eden doktor arkadaşın bana karşı bir olumsuzluğu olduğunu söyleyemem. Ama, aramızda kısmen üslup farkı vardı.
Kendisi, zeki, çalışkan, mücadeleci, takipçi ve çok hırslıydı. Türkiye’nin yarıya yakınında şubesi olan ihtisas dersanelerini kurmuştu, muayenehanesini kapatmış ağırlıklı olarak gayrimenkul ticareti de yapmaktaydı. Sürekli büyüme, yatırım ve proje adamıydı. Ama büyük bir sürprizle koronvirüs salgını sonrasında hayata tutunamadı. Ki, “bağışıklık sistemi” açısından hem hendisi, hem de uzaktan bakanlarca bu hastalığı yener diye düşünülürdü. Son öğrendiğim ise Güney bölgelerinde çok geniş bir ihtisas hastanesi yatırımı üzerine çalıştığıydı… Bu dördünden biri yaşlıca olsa da diğer üçünün yaşı altmış beşin az üzerinde veya altında idi. Hayatın insanların kendi proje ve beklentilerine göre seyretmediğini bir kez daha derin bir şekilde tefekkür ettim. Tümüne Allah’tan rahmet diliyorum…