Anlatacağım konunun bu kez merkezinde ben varım. Şöyle, belki de yirmi sene öncesi, bir kişi yine beni tanıyan bir şahsın vasıtası ile geldi. Yalnız yaşayan kısa boylu bir şahıstı. Bir arazisini satmak istiyordu. Ama, bu yer murisi evvellerinden (yani miras bırakanlarının, miras bırakanlarından) kalmıştı.
Hiç istekli değildim. Sorundu, henüz intikali yapılmamış, iştiraki çözülmemiş bir yerdi. Tapudan satışı da mümkün olmayan bir yerdi. Bana çok ısrar edilince, noterden bu yeri satış vaadi şeklinde almaya karar verdik. Şahıs bize iki ayrı parseldeki iştirak payını satış vaadinde bulundu.
Tarafımca da bu satış vaadi sözleşmesi tapuya şerh verildi. Tapuya şerh verilmesi, çok kuvvetli şahsi hak sağlamaktaydı. Satış vaadine rağmen bu yer üçüncü kişilere satılabilmekle birlikte, satış vaadi alacaklısı olarak tarafım dava yolu ile geri alabiliyordu.
Belirttiğim gibi, yirmi yıldan fazla zaman geçmişti. Son derece değersiz yer neredeyse bin kat değerlenmişti. Bu arada bana satış vaadinde bulunan da vefat edince iş daha da karmaşıklaştı. Onlarca muhatap ortaya çıkmıştı. Çünkü, satış vaadinde bulunan bekar ve çocuksuzdu. Mirası çok uzak akrabalarına kalmıştı. Bizim açımızdan hukuken yapılacak bir yol yoktu. Tam bu sırada, bize satılan yerin miras olarak geçtiği kişilerden bir kısmı geldiler.
Gelmelerinin nedeni ise diğer taşınmazlardaki iştiraklerin çözümü ve hisse tapularının alınmasıydı. Yakın akrabalar birbirleri ile anlaşamadıkları için konuyu dava yolu ile çözmek istiyorlardı. Tabiri yerinde ise “körün istediği bir göz Allah verdi, iki göz” olmuştu. Onların işini çözerek, bizim aldığımız yeri de çözecek ve tapumuzu alma hakkı elde edecektik.
Bölüm, bölüm işe başladık, tam bize ait yerle ilgilenirken, bir de ne görelim! Tabiri caizse birbirlerine kurşun atan bu kişiler, bir araya gelip, bizim aldığımız yerin iştirakini çözmüşler, satış vaadi şerhini kaldırmışlar ve habire paylarını satıyorlar. Elliye yakın insan. Burayı benim aldığı öğrenmişler ve benim almamam için sözde plan kurmuşlar. Köylü milletin efendisidir, ama burada köylü kurnazlığı yapıyorlar.
Kendilerini uyardım. On kez de el değiştirse alacağımı söyledim: Açtığımız dava sırasında en az on beş pay satışı oldu. Dava bitti. Tümü iptal edilerek adıma tesciline karar verildi. O şahıslara şöyle dediğimi hatırlıyorum: “Bakın masamda cep telefonum var, burada çok ciddi param, eşyam da olabilir, ben çıkınca alır mısınız” Cevap elbette hayır idi. İşte almanız hırsızlık olur. İşte sizin yaptığınız aynen böyledir. Hırsızlıktır, bana satılan yeri derhal teslim etmeniz gerekirken, bu yaptığınız kabul edilebilir mi? Dedim. Elbette anlayana…