Aslında “Suçlu Kim?” şeklinde bir başlık, somut bir olayın irdelenmesi gibi algılanabilir. Ancak, burada daha çok, soyut ve genel olarak, bir kişiyi suçlu addedebilmek için olması gerekenler üzerinde durulacaktır.
Önce kısaca suç nedir? Bir çok tanımlama olmakla birlikte, suç: Topluma zarar verdiği ya da tehlikeli olduğu kanun koyucu tarafından kabul edilen ve belirtilen eyleme denir. Dolayısıyla bir eylemin suçu oluşturması için kanunla düzenlenmiş olması gerekir. Genel olarak “yasaklanan” veya “cezalandırılan” davranışlara denir. Bir başka açıdan ise, hukuk düzeni tarafından ceza veya güvenlik tedbiri yaptırımına bağlanmış fiildir.
Burada çok kısa değinilecek konunun, her bir satırı ile ilgili olarak binlerce ciltlik kitaplar ve hatta ansiklopediler mevcut olmakla birlikte yine binlerce eser de yazılabilir. Ancak ve sadece ağır bilimsellikten uzak, pratik bir takım genel hususlara değinilebilecektir.
Öncelikle suç oluşmasının şartları nelerdir? Buna doktrinde ve pozitif hukukta suçun unsurları denmektedir. Suçun unsurları, genel unsurlar ve özel unsurlar olmak üzere ikiye ayrılır. Genel unsurlar, bütün suçlar açısından ortaktır ve bulunmadıkları zaman suçun ortaya çıkmasını engellerler. Özel unsurlar ise belirli bir suç için suçun tanımında öngörülen unsurlardır.
Suçun kaç unsurdan oluştuğu doktrinde tartışmalı olmakla birlikte genel kabul gören görüşe göre suçun dört adet unsuru vardır. Bunlar;
-Yasallık (Tipiklik) unsuru
-Maddi unsur
-Manevi unsur
-Hukuka aykırılık unsuru
Biz özel unsurlara değil de genel unsurlara bakacağız.
Yasallık ilkesi; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasında yer almaktadır: “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.” Bu da suç tanımının belirgin ve açık biçimde kanunla düzenlenmesini gerektirir. Belirsiz ve muğlak ifadelerle suç tanımlanamaz.
Bu durum T.C. Anayasası’nın 38. Maddesi’nde de ifade edilmiştir. 38. Maddenin 1. Fıkrası “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.” Şeklindedir.
Kural şudur: Ceza ve güvenlik tedbirleri sadece yasa ile konulabilir. Kanunda yazılmayan bir fiil nedeniyle ceza verilemez. Ya da bir fiil suç sayılmış ise o suça verilen cezadan başka bir ceza verilemez. Bu duruma suç ve cezada kanunilik ilkesi de denilmektedir. Bu ilke uyarınca da; işlendiği sırada suç olmayan bir fiilden dolayı, sonradan fiilin suç olarak düzenlenmesi nedeniyle kimse cezalandırılamaz, ya da işlendiğinde suç sayılan fiil sonradan suç olmaktan çıkarılırsa, suçluya verilen ceza da kalkar. Bu duruma lehe kanun uygulanması da denmektedir. Ceza hukukunda kıyas yasağı vardır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinin 3. fıkrasında “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz.” denilmiştir. Bu unsura ve kanunilik ilkesine bir örnek vermek gerekirse; Örneğin, hırsızlık suçunun gerçekleşmesi için failin “zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alması” gerekir. Kanunda tanımlanan bu unsurlardan biri yoksa, mesela alınan malın zilyedinin rızası varsa, hırsızlık suçunun kanuni unsuru oluşmaz.
Suçun maddi unsuru, beşeri bir fiildir. Bu, kaynağını insanın dışında bulan fiillerin, yani tabiat ve hayvan fiillerinin suçu oluşturmaması demektir. İnsanın dışında canlı veya cansız tabiata ait fiiller, ancak insana izafe edilebildikleri takdirde ceza hukukunca hüküm ifade edebilir. Aksi halde bir deprem, sel, ya da ormanda bir hayvanın eylemi suç sayılmaz. Ama buna insan fiili ve teşviki varsa farklıdır. Kişinin iç aleminde oluşan her çeşit devinim; düşünce, inanç ve kanaat fiildir.
Ancak, Ceza hukuku, insanların iç alemi ve niyetleriyle ilgilenmez. Ceza hukukunda, fiil, kişinin haricî, nesnel bir davranışıdır, yani kişinin, başkalarınca algılanabilen bir davranışıdır. Bu anlamda olmak üzere, kişiden çıkarak haricileşmiş bir fiil olmadıkça, suç da olmaz. Maddî unsuru olan “fiilsiz suç olmaz” mutlak kuralı ortaya çıkmaktadır. Liberal-demokratik bir ceza hukuku düzeninde kuralın istisnası yoktur. Kural, bir ceza hukuku düzeninin niteliğini belirlemede mihenk taşıdır. Böyle olunca, düşünce, inanç ve kanaati yasaklayan bir hukuku düzeni demokratik değildir, totaliterdir.
Anayasa, 38. maddesinde, … kanunun suç saymadığı bir fiilden söz ederken, açıkça fiilsiz suç olmaz kuralına vurgu yapmış olmaktadır. Aynı şekilde, TCK’nın, 2.maddesinde, kanunun suç saymadığı bir fiilden söz edilmektedir. Bu demektir ki, suçun maddi unsurunu fiil oluşturmaktadır.
Suçun maddi unsuru ‘fail, mağdur, suçun konusu, eylem ve suçun nitelikli unsurları‘ olmak üzere beş kısımdan oluşmaktadır.
Fail: Suçun oluşması için failin sıfatı önem taşımıyorsa genel suç, failin sıfatı önem taşıyorsa özgü suç oluşur. Örnek vermek gerekirse kasten öldürme suçunu herkes işleyebilirken, işkence suçunu ve zimmet suçunu kamu görevlileri işleyebilir. Yani işkence veya zimmet suçunun oluşması için failin kamu görevlisi olması gerekir. Zimmet suçunun benzerini memur olmayan kişi işlerse emniyeti suiistimal (güveni kötüye kullanma) suçu meydana gelir.
Suçun mağduru: Mağdur suçtan zarar gören veya tehlikeye uğratılan hukuksal hak veya menfaatin sahibidir. ‘Bir kimse bir suçta hem fail hem mağdur sıfatı taşıyamaz!‘
Mağdur suçtan doğrudan doğruya zarar görürken dolaylı olarak zarar görenler de olabilir. Örneğin trafik kazasında ölen kişi mağdur, suçtan zarar görenler ise ölen kişinin yakınlarıdır. Dolayısıyla ‘mağdur‘ ve ‘suçtan zarar gören‘i karıştırmamak gerekir.
Suçun maddi konusu: Suç neyin üzerinde gerçekleşmişse suçun maddi konusu da odur. Örneğin kasten yaralama suçunda suçun maddi konusu insandır. Zimmet suçunda ise kamu görevlisine görevi nedeniyle bırakılmış olan maldır. Örneğin bir kişiye acilen bir parayı senedi ödemek veya başkaca nedenle para verilmiş, kişi bu ödemeyi yapmayarak kendi üzerine geçirirse güveni kötüye kullanma suçu oluşur. Buradaki kendi üzerine geçirilen para suçun maddi unsurudur.
Eylem (Fiil): Suç oluşması için ortada bir insan hareketi yani eylem bulunmalıdır. Ceza hukuku bakımından eylem hareket, sonuç, nedensellik bağını kapsamalıdır.
Yargıtay’a göre nedensellik bağının bulunup bulunmadığını saptayabilmek için failin hareketinin oluşan sonucu oluşturabilme olanağına sahip olup olmadığı veya bu hareketin sonuç bakımından tesadüfi olup olmadığı belirlenmelidir.
Suçun nitelikli unsurları: Suçun temel biçimine göre cezanın artırılmasına neden olan veya azaltılmasını sağlayan unsurlar suçun nitelikli unsurlardır. Örneğin hırsızlık suçunda çalınan malın (suçun maddi konusunu oluşturan malın) değerinin az olması cezanın azaltılmasını veya hiç verilmemesini sağlar. Başka bir örnek de cezanın artırılmasına neden olan nitelikli unsura verelim. Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (bu suçun temel şeklidir). Bu suçu fail, annesine karşı işlemişse verilecek ceza yarı oranında artırılır. Kasten yaralama fiilinin anneye karşı işlenmesi cezanın artırılmasına neden olan nitelikli unsurdur. Yine dolandırıcılık eyleminde banka veya adli kurumlar aracı kılınıyorsa nitelikli hal alır. Öldürme eyleminde çok sayıda veya canavarca bir hisle adam öldürme gibi haller suçu nitelikli hale getirir.
MANEVİ UNSUR
Manevi unsur, kişinin iradesinin hukuka aykırı sonuca yönelmesidir. Asıl manevi unsur biçimi ‘kast‘tır. Ancak ‘taksir‘ de istisnai bir manevi unsur biçimi olarak değerlendirilmektedir. Bir fiilde kasıt yoksa fail kasıtlı bir fiilden dolayı cezalanrılamaz. Kasıt olmaksızın oluşan bir fiil ancak taksirli suç tanımına girebilir. Taksirli olmayan suçlarda kasıt yoksa suçun unsuru yoktur. Unsur noksanlığından suç oluşmaz.
HUKUKA AYKIRILIK UNSURU
Hukuka aykırılık, insan eylemi ile hukuk kurallarının çatışmasıdır. Suç olarak tanımlanan eylem bir hukuka uygunluk nedeni yoksa, hukuka aykırı olduğu için cezalandırılır. TCK’da suç olarak tanımlanan fiilerin karşılığı cezai yaptırım herkese uygulanır. Ancak, olayda hukuka uygunluk olarak belirtilen hususlar varsa ceza tayin edilmez.
Bunlar:
Kanun emrinin yerine getirilmesi:
T.C.Kanununun 24. Maddesinin , “ Kanun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez “ demektedir. Örneğin, savaşta adam öldüren asker, ölüm cezasını yerine getiren cellat, başkasının onuruna dokunan beyanda bulunan tanık, zanlıyı yakalayan, tutan veya kanunun emrine uyarak ( PVSK., m. 16, Ek. m. 5 ) silah kullanan kolluk görevlisi, vs., kanunun hükmünü yerine getirmektedirler, dolayısıyla fiilleri hukuka uygundur, öyleyse bir suç oluşturmamaktadırlar.
Yetkili merciin emrinin yerine getirilmesi:
TCK’nın 24. Maddesinin 1. Fıkrasında “Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.” Denilmektedir.
2. Fıkra “ Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.”
3. Fıkra ise “ Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.” Şeklindedir.
Meşru Savunma: T.C.K.25. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtildiği gibi ” Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
Zorunluluk hali: Bu husus T.C.K.’nun 25. Maddesinin 2. Fıkrasında açıklanmıştır. Buna göre “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.”
EVET SUÇLU KİM?
Yukarıda o kadar nesnel kriterle pozitif hukuk kuralları koymuştur ki, kuralların uygulanması durumunda hukuk düzenine inanç ve dolayısı ile kamu düzenine güven ve inanç da artmış olacaktır. Nesnel kurallar ışığında baktığımızda, ceza hukukunda kıyas yasağını görüyoruz, niyet okumanın olmadığını görüyoruz, fiil haline dönüşmemiş düşüncenin suç olmadığını görüyoruz. Suçun maddi unsuru, manevi unsuru, kanunda tanımlanmış olması gibi unsurların tamamı olmadan ceza tayin edilmesinin kesinlikle hukuka aykırı olduğunu da görebilmekteyiz. Suçluyu bu yollarla aradığımızda ülkenin geleceğine yatırım yapmış oluruz, devlet koruma düşüncesi ile veya farklı saiklerle hukuktan sapmanın devletin temellerine dinamit koymaktan, ülke insanını devlete ve kamu düzenine güvenden uzaklaştırmaktan ve vatandaşlık bilincinden de uzaklaşmaktan başka bir şey olmadığını da açıkça ifade etmek durumundayız.