Yemin, Yemin Teklifi, HMK ve Yargıtay uygulamaları ışında yemin ve usulü:
Yemin tararlar arasındaki çekişmenin halli için tarafların ileri sürebilecekleri deliller arasındadır. Yemin delili kesin deliller arasındadır. Bilindiği gibi Türk Hukukunda iki çeşit delil vardır; Kesin Deliller ve Takdiri Deliller. “Yargıcı bağlayıcı nitelikleri olan delile kesin delil denir!” Yani Yargıcın takdir hakkını kullanmasına bile olanak vermeyen açıklıktaki deliller kesin delil sayılır. Kesin deliller ise; ikrar (örnek kabul beyanı), kesin küküm, senet ve yemin…Konumuz kesin deliller olduğu için takdiri deliller üzerinde durulmayacaktır.Takdiri deliller, hâkimin bizzat kendi tayin ettiği kriterlere göre değerlendirdiği ispat araçlarıdır Takdiri deliller, tanık, bilirkişi, keşif ve özel hüküm sebepleridir.
Konumuz olan yemin olduğundan kesin delillerden olan yemin nedir?
Yemin, taraflardan birinin, bir vakıanın doğru olup olmadığı hakkında, mahkeme önünde ve kanunun belirlediği şekilde beyanda bulunmasıdır. Bir vakıanın doğru olup olmadığına yemin edilirse, artık o vakıa hakkında başka delil gösterilmesine gerek yoktur, o vakıanın doğru olup olmadığı davada kesin olarak ispat edilmiş olur.
H.M.K.’nun 225. Maddesinde yeminin konusu şöyle tanımlanmıştır: “Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.” Burada bir ayrıntı olarak, Bir vakıanın yalnızca karşı tarafın kendisinden kaynaklanmış olması ona yemin teklif etmek için yeterli değildir. Aynı zamanda, bu vakıanın, davanın çözümü açısından önemli olması ve çekişmeli vakıalar arasında bulunması da gerekmektedir. Yemin edilen husus artık tartışmalı olmaktan çıkar.
Yemin teklifi artık davasını ispatta başkaca delili olmayan tarafının başvurabildiği son yoldur. Yemin teklifinden sonra başka delile başvurulamaz. Bu husus H.M.K.’nın 227. Maddesinin 2. Fıkrasında açıkça zikredilmiştir. İlgili madde şöyledir: “(1) Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. (2) Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez.”
Yemine konu olmayacak hususlar HMK 226. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre,
a) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar.
b) Bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller.
c) Yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar, yemin teklifine konu olmazlar.
Bu cümleden olarak, Resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu vakıalarda, yemin geçerli değildir ve hakimi bağlamaz. Örneğin, Türk Medeni Kanunu’nun boşanmada yargılama usulü başlıklı 184/2. maddesi uyarınca, “.. Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.”
226. maddenin en tartışılan bendi, yemin edecek kişiyi ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak durumlarda yemin teklif edilememesidir. Örneğin yemin teklif edilen kişinin, davaya konu senet üzerinde sahtecilik yapıp yapmadığı, davaya konu eşyayı çalıp çalmadığı gibi hususlardaki beyanları, yemin teklif olunan kişiyi ceza kovuşturmasına maruz bırakacağından, bu gibi konularda yemin teklifi yasal olarak mümkün değildir.
Türk Ceza Kanunu’nun 275. maddesine göre, “Hukuk davalarında yalan yere yemin eden davacı veya davalıya bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.” Dava hakkında hüküm verilmeden önce gerçeğin söylenmesi halinde ise, cezaya hükmolunamamaktadır.
HMK’nın 226. maddesi ile TCK’nın 275. maddesi karşılaştırıldığında, bir tarafta, suç teşkil eden bir konuda, yemin teklif olunamayacağı düzenlenmekte, diğer tarafta ise, yalan yere yemin edilmesi halinde, yemin teklif olunan kişinin, aksinin ispatı durumunda özgürlüğü bağlayıcı ceza ile cezalandırılacağına hükmedilmektedir.
226. maddedeki düzenlemenin hiç konulmamış olması durumunda, yemin teklif olunan kişinin, hakkında soruşturma – kovuşturma başlatılmasına sebep olabilecek şekilde beyanda bulunmayacağı, ceza kovuşturması ile karşı karşıya kalmamak için bunu inkar yoluna gideceği, dolayısı ile yalan yere de olsa yemin etmekten çekinmeyeceği ortadadır. Oysa TCK 275. maddedeki düzenlemeye göre, hukuk davalarında yemin eden tarafın, yalan yere yemin ettiğinin ispatı çoğu zaman güçlük arz eder. Karşı taraf, yeminin aksini ispatlayabilecek somut delillere sahip ise, çoğu zaman zaten bunları mahkemeye delil olarak sunmakta, yemin deliline başvurmasına gerek de kalmamaktadır. Yemin deliline başvurabilmek için, illa ki başka delilin bulunmamasına gerek yoktur.
HMK 227. madde uyarınca, vakıanın ispatı için yeminden başka delili olan taraf da yemin deliline başvurabilmektedir. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz üzere, yemin deliline, uygulamada, başka delil kalmadığı durumlarda taraflarca başvurulmaktadır.
Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır (H.M.K. MADDE 228/1), Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (H.M.K. 228/2). H.M.K. 228. Maddesi yemin teklifi karşısında yeminden kaçınmak durumunda yemine konu vakıanın ikrar edilmiş sayılacağını belirtmektedir.
Kendisine yemin teklif edilen kişinin yemini iade hakkı vardır. Eğer kendisine yemin teklif edilen kimse, yemini iade eder ve bu iade talebi yemini ilk teklif eden kişi tarafından yerine getirilmez ise, aynen yemin etmekten çekinmekte olduğu gibi, kesin sonuç doğurur ve yemin teklif edilen vakıaların ispat edilmemiş olduğuna karar verilir.
Yemin eda edilirken hakim dahil herkes ayağa kalkar. Bu hüküm HMK 233/4 maddesinde yer almaktadır.
Yeminin iade olunamayacağı hâller H.M.K. 230. Madde de açıklanmıştır. Buna göre, “Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez”
Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir (H.M.K.232).
Yemin vekile değil tarafa teklif olur. Yeminin reddi ancak vekile yemin teklifinden sonra verilen yetki ile olabilir (T.C YARGITAY 15.HUKUK DAİRESİ ESAS NO: 2013/2699
KARAR NO: 2013/4016)
Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler (H.M.K.234)
Bir diğer önemli husus HUMK döneminde ve HMK uygulamalarında taraflar bildirdikleri delillerin devamında sair deliller,vs. gibi ifadelerin delillerin ardından yazılması durumunda yemin delilinin de ileri sürüldüğü kabul olunmaktaydı. Ancak bu uygulama değişmiştir.Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 201/2 Esas, 2017/1Sayılı kararı ile her tür delil deyimi, yemin delili olarak kabul edilmemektedir. yeminde somutlaştırma kuralı doğrultusunda, dilekçelerde münhasıran belirtilmesi gereken bir delil olarak kabul edilmektedir..