Fatih Terim, Türkiye’de tanınan, meşhur olmuş, önemli bir kişidir. Galatasaray ve Türk Milli takımını yönetmiştir. Teknik direktörlük yapmıştır. Fatih Terim çok bilinen, medyatik bir kişi olması nedeniyle, kişiliği, kariyeri ve diğer özellikleri üzerinde durulmayacaktır. Bu yazıda sadece pozitif hukuk çerçevesinde ve özel olarak da İş Ve Sosyal Güvenlik Hukuk Çerçevesi’nde Fatih Terim konusu ele alınacaktır.
Dar anlamda kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılan Fatih Terim’in tazminatı ele alınacak, Terim’e tazminat ödenmek gerekir mi, cari hukuk’a göre durum nedir, bu konu tartışılacaktır.
T.C. Anayasa’sının 2. Maddesi şöyledir: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir”. Olayımız açısından bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Bu nedenle de hukukun üstünlüğü her olayda egemen olmak zorundadır. Terim olayında da mevcut pozitif hukuk kurallarının esas alınması zorunludur.
Fatif Terim ile ilgili olarak basında “Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim, Alaçatı’da ortalığı birbirine kattı. İki damadı ve bir koruması ile birlikte damadına ait restoranın yanındaki Yüzevler’e giden Terim, hem Yüzevler’in sabihini hem de 5 çalışanını darp etti” şeklinde haberler çıkmıştır. Bu olay nasıl değerlendirilmelidir?
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine değinilen bendin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları ile ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan halleri işverene fesih imkânı tanımaktadır. Madde başlığında “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymamak” genel başlığı kullanılmıştır. Ayrıca “e” alt bendinde “gibi” kelimesi ile ahlak ve iyi niyet kurallarına uygun davranmama, ve işverenin güvenini kötüye kullanma eylemleri sınırlı sayıda değildir.
Fatih Terim, Türkiye Futbol Direktörü olarak, her Türk vatandaşı açısından çok önemli bir kişidir. Milli sporcular, milli kahramanlar gibi öneme haizdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurumsal bir yapısının sorumlusudur. Bu nedenle ülke çapındaki alan bir nevi görev alanıdır. Bir başbakanın, bakanların görev alanları gibi, ya da bir Kızılay Başkanının, Yeşilay Başkanının ülke çapındaki faaliyetleri gibi…
Fatih Terim’in yukarıdaki eylemi bu açıdan değerlendirildiğinde 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin ‘e’ alt bendi uyarınca haklı nedenle fesih şartlarının oluştuğu şeklinde değerlendirilmesi mümkün bir durumdur.
Ancak, Sayın Terim’in şöyle açıklamada bulunduğu görüldü. “3,5 yıl görev yaptığım Türkiye Futbol Direktörlüğü görevinden istifa etmedim. Daha net yazayım: Görevime, TFF tarafından son verildi.
Bir süre önce yaşanan olaydan hemen sonra, İstanbulda, Başkan Yıldırım Demirören’in ofisinde, Ali Dürüst’ün de bulunduğu konuşmada kendilerine eğer bu olay kuruma ve kişilere zarar veriyor ise görevi hemen bırakabileceğimi söyledim. Bunun üzerine Yıldırım Demirören bana sarılarak “Hocam daha yapacak çok şeyimiz var” dedi ve böyle bir şeyin asla söz konusu olmadığını söyledi.
Ben de ekibimle birlikte Dünya Kupası hazırlıklarına devam ettim. 26 Temmuz Çarşamba günü sabah saatlerinde Ali Dürüst ofisime gelerek, Riva’da Yıldırım Demirören, Cengiz Zülfikaroğlu ve Servet Yardımcı ile yaptıkları toplantıda alınan kararın görevime son verilmesi olduğunu bildirdi”.
Bu açıklamada çok önemli bir ayrıntı var: 4857 sayılı Kanun’un 26. maddesi şöyledir: “… 24 ve 25 inci maddelerde gösterilen ahlak ve iyiniyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz. Ancak işçinin olayda maddi çıkar sağlaması halinde bir yıllık süre uygulanmaz.Bu haller sebebiyle işçi yahut işverenden iş sözleşmesini yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde feshedenlerin diğer taraftan tazminat hakları saklıdır.”
İşte muhtemeldir ki, Terim bu açıklamayı hukukçu danışmanlarından aldığı görüş üzerine yapmış olabilir. Çünkü Terim açıkça söylemese de arka planda verilen mesaj şu anlama gelmektedir: “ ‘6’ gün geçti, işime son verilmedi. Hatta ben istifa edeyim, dedim, kabul edilmedi. Hak düşürücü süre geçtikten sonra sözleşme fesih edildi”. “Bu durumda artık tazminat ödenmeden haklı nedenle fesih edilemez.” Demeye getirdi,Terim. Ancak, bir başka husus da şu: Olayın netleşmesi için araştırma da gerekiyordu. Olay, işverenin yanında olmamıştı ve bu durumda hak düşürücü süre bir yıl olabilirdi. Bu hususta, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2013/9502 E. , 2014/9756 K. Sayılı kararlarında, 4857 sayılı Kanun’un 26. maddesinde belirtilen altı işgünlük Süre içinde feshedilmediğinden bahisle davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı kabul edilmiş ise de, altı iş günlük sürenin feshe yetkili makamın olayı öğrenme tarihinden itibaren başlayacağı düşünülmemiştir. Davacının iş sözleşmesini feshe yetkili makam ve bu makamın feshe konu olaydan haberdar olduğu tarih belirlenerek, feshin süresi içinde yapılıp yapılmadığı tesbitinin gerektiği” şeklinde karar vermiştir. Terim hakkında hemen istifa kabul edilmeyerek konu araştırılmak istenmiş, sonrasında ise sözleşme fesih edilmiş olabilir, Terim’in davranışının ise ilgili hadisenin güveni kötüye kullanan ve yasada tanımlanan ” ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ” kapsamında olduğu Sayın Terim’in ayrılma iradesi ile de bizzat kendi tarafından da ortaya konulduğu ve yine bir anlamda da kabul de edildiği anlamına da gelebilmektedir.