Birkaç yıl önce bir yakınım, müteahhit (daha doğrusu müteahhit şirket ortağı) arkadaşına karşı arsa sahiplerinin dava açtığını söyledi. Sohbetimizde ayrıntıya girmedi, ancak avukatlarının olduğunu ve davanın da devam ettiğini söyledi. Arsa sahipleri birkaç milyon liralık (eski para birkaç trilyon liralık) gecikmeden kaynaklı kira ile eksik ve kusurlu imalattan dolayı da tazminat istemekteydiler. Bana o süreçte anlatılan, müteahhitin avukatının da arsa sahibinin tapuları vermediği, müteahhit dışındaki kişilere tapu verdiği için arsa sahibinden tazminat davası açması şeklinde öneri getirdiğiydi. Tabii bu harici konuşmaları tam ayrıntısı ile hatırlamıyorum.
Zaman içinde müteahhit şirket sahiplerinden olan kişi benim ziyaretime geldi. Konuyu anlattı, ilk anlattığı konu, arsa sahibine karşı, tapuları vermediği, şirket dışında üçüncü kişilere tapu verildiği için dava açılması konusu idi. Bu türden konular çokça karşılaştığım konular arasında olduğundan önce tepki bile gösterdim. Sordum: Tapuları arsa sahibi verdi mi? tabii cevap evet idi, lakin tapular müteahhit şirket dışında özel şahıslara verilmişti. Kim bu şahıslar dedim. Şirketin yönetim kurulu başkanı, şirket hissedarı vs. Şirketi idare edenler, ortakları tapuları almışlar, şirket adına ise niçin aldılar ki, dedim. Yani ortalama zekada bir insan, arsa sahibinin tapuyu müteahhit şirket iradesi dışındaki kişilere verdiğini hiç düşünür mü, dedim. Kaldı ki, dürüst bir insanın böyle bir davranış içerisine girmesinin kabul edilebilir bir yanının da olmadığını ifade ettim. Ayrıca böylesine bir yol tercih etmeleri halinde davayı da kaybedeceklerini ilave ettim. Diğer konuya gelince, yani arsa sahibinin açtığı dava kısmına, davalı şirket daha çok bankaların kiralamak istediklerini ve arsa sahibinin de vermediğini kanıtlamak istiyor, cevap gelmesi hiç mümkün olmayan bankalara yazı yazıyorlardı. Cevap niçin gelmezdi, banka bu durumu bilse bile, yazılı bir durum olmadığı için cevap vermez, ya da bilgisi olmadığını yazardı. Zaten şu ana kadar da yazı gelmedi. İzlenilen yol da tamamen yanlıştı. O zaman keşif de yapılmıştı. Bunları müteahhit şirket ortağına anlattım, ardından bu ortak yönetim kurulu başkanı olan babasına da konuyu aktardı ve ziyaretime geldiler.
Bu anlatımdan etkilendiler. Ancak, tarafımın kesinlikle bu davada onları savunmamın mümkün olmadığını, vekilleri olduğunu ilettim. Bu esnada bana çok bilgi de verilmeden, kendi avukatları ile görüşmeye gittiğini sonradan öğrendim. Avukatlarına davadan çekilmesini istemişler. O da en azından ödenecek parayı (500.000 TL) indirebilirim şeklinde açıklamada bulununca, akıllarından tabiri yerinde ise “bu adam trilyonları kaybetmeye razı” diye düşünerek süratle çekilmesini isterler. Bir süre görüş teatisi ve görüşme trafiği, avukata ödenmesi gereken ücret vs. devreye girmiş ve sonrasında avukatı çekilmeye razı ettikten sonra tarafıma gelmişlerdi. Bu durum benim için bir sürprizdi. Çünkü, sadece önerilerde bulunmuştum ve zaten davada da keşif yapılmış, tüm deliller toplanmıştı. Yeni delil sunmak da mümkün değildi.
Uzunca bir çalışma yapmamız gerekti. Ama can alıcı birkaç nokta tespit edildi. Henüz sözleşme süresi dolmadan, çok büyük mağazalardan biri –birkaç bin metrekare olanı- büyük bir mağaza zincirine, bağımsız bölümler dahi paylaşılmadan kiraya verilmişti. Kiraya ise, arsa sahibi ve müteahhit birlikte vermişlerdi ve o sırada yani henüz süre dolmadan onlarca mağazanın kiraya verilmesi mümkündü. Çünkü, mağazalar kaplama vb. işler bitirilmeden kiraya veriliyordu, aksi halde her işletme kendi amacına uygun olarak herşeyi kırıp, yeniden yapıyordu, bu ekstra bir gider olduğundan, zemin kaplaması ve kimi konsepte uygun ayrıntılar yapılmıyordu.
Ayrıca süre henüz dolmak üzere iken arsa sahibinin isteği üzerine binlerce metrekareden oluşan alanlar için tadilat projesi yapılmış, tadilat projesi onaylanmış, neredeyse 20 dairelik bir bina kadar ilave imalat çıkmıştı. Ayrıca cephede anlaşma dışında özel nitelikler de yapılmıştı.
Asıl davaya delil sunabilmek gerekiyordu. Aynı zamanda fazladan yapılan imalat da vardı. O zaman delil sunmanın ve kendimizi ifade etmenin bir yolunu buldum. Yeni bir dava açıp asıl dava ile birleştirmekti. Fazladan yapılan imalatlar için yeni bir dava böylece açılır, asıl dava ile birleştirilir, dosya ellerinde olan beş kişilik bilirkişi heyetine yeni açılan ve birleşen dava dosyası intikal ettirilir. Dosya mükemmel hale gelmiştir.
Bilirkişi raporu gelir. Rapor, davacının milyonlarca liralık talep ettiği kira alacağının hiç olmadığı şeklindedir. Ayrıca ilave imalat için de müteahhit lehine hesaplamalar yapılmıştır. Fakat en hazin olanı şudur. Arsa sahibi tarafı yanlış yönlendirilmektedir. İskan raporunun olmadığı ve kira alacaklarını düşünerek onlarca talebe karşılık mağazalar kiraya arsa sahibi tarafından verilmiyordu. Benim kabaca hesapladığım, arsa sahibi kiraya vermemekten yaklaşık 3.000.000 TL. civarında (eski para ile Üç Trilyon lira) kaybı vardı. Sürecin sonu başka bir yazı konusu olacaktır.