Müteahhit!
Yanıma çok üzgün olarak geldiğinde kendisini kahreden olayın, belki ilk okul mezunu bile olmayan kişi tarafından kandırılması olduğunu belirtiyordu. Kendisi Üniversite mezunu ve buna uygun da bir görev ifa ediyordu.
Hanımefendi, malik bulundukları arsaya bina yapan müteahhitle anlaşma yaptıklarında kendilerine üç odalı daireler (bağımsız bölümler) yapılmasının vaat edildiğini, bina ortaya çıkınca oldukça küçük ve iki odalı dairelerle karşılaşınca şok geçirdiklerini ve çok üzüldüklerini de ekliyordu.
Tabi önce mimari proje ve sözleşmeyi getirmelerini istedim ve inceledim. Sözleşmede dairelerin oda sayısı ve büyüklüğü belirtilmemişti. Yani mevcut duruma göre yapılacak bir şey yoktu. Kendilerine bu şartlar altında bir yere varamayacağımızı ilettim. Başkaca delil olabilecek unsurların araştırılmasını belirttim. Bana kimi tapu örnekleri ve etüdler, taslaklar, ön çalışmalar getirdiler. Etüdü inceledim, çok basit bir çalışma idi, üzerinde son derece acemi, sanki yeni yazı öğrenen kişilerin yazısına benzer yazılar da vardı, müteahhite ait yazı olduğu söylenildi. İmza yoktu; ancak, bu çalışmada basit de olsa daireler üç odalıydı. Üç odalı olacağı müteahhit tarafından imzasız olan taslak üzerinde yazıyordu. İşte bu bize yarar! Dedim.
Hukuk Muhkemesi Kanunu’nda ‘yazılı delil başlangıcı’ şeklinde bir kavram söz konusuydu . Buna göre de, genel olan senetle ispat kuralının istisnası olarak “Yazılı Delil Başlangıcı” da gösterilmişti. Bu durumda, olayda bir yazılı delil başlangıcı varsa, bunun tanıkla güçlendirilmesi halinde kesin delil olarak kabul görebilmekteydi. Ne demekti yazılı delil başlangıcı: bir kartvizitin arkasına yazılmış yazı, imzasız olsa da ilgilin el yazısı ile yazdığı mektup vs. Bunlar senet ve belge olmasa da tanık dinletilerek delil hükmünde sonuç doğurması sağlanabilmekteydi. Yazılı delil başlangıcı için ise bir takım şartlar vardı: Bunların ilki, belgenin yazılı olması, İkincisi bu belgenin aleyhine ilişki ileri sürülen taraftan sâdır olması ve nihayet üçüncüsü bu belgenin ileri sürülen hukuki ilişkiyi tam olarak ispat edememekle beraber bunun vuku bulduğunu kanıtlar nitelikte olması gerekmekteydi…Hatta bir kişinin imzasını ihtiva eden, ancak hangi sebepten borçlu olduğunu göstermeyen bu belge bir yazılı delil başlangıcı sayılacağından bu konu hemen dikkatimi çekti..
Dava açılmasına karar verildi. Mahallinde yapılan keşif, bilirkişi incelemesi ve dinlenilen tanıklar, bu yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belgenin kesin delil olarak kabulü sağlandı ve müteahhit de gerekli tazminata mahkum oldu…
Kısa not, sonradan bu yazılı delil başlangıcı kavramı HMK ile kalktı yerine yerine HMK 202. Madde de benzer olarak “Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.” Hükmü getirildi…