T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/13811
K. 2004/8127
T. 13.9.2004
• KOOPERATİF GENEL KURULUNUN İPTALİ ( Üyelerin Dava Açmaya Hakkı Olduğu – Yargılama Sırasında Bu Sıfat Sona Erecek Olursa Ortağın Davayı Takip ve Sonuçlandırmakta Hukuki Yararı Kalmayacağı )
• HUKUKİ YARAR ( Kooperatif Genel Kurulunun İptali Davası – Yargılama Sırasında Ortaklık Sıfatı Sona Erecek Olursa Ortağın Davayı Takip ve Sonuçlandırmakta Hukuki Yararı Kalmayacağı )
• DAVA KOŞULU ( Kooperatif Üyesinin Genel Kurulun İptalini Dava Etmesi – Yargılama Sırasında Ortaklık Sıfatının Sona Ermemesi Gereği )
• KOOPERATİF GENEL KURULUNA ÇAĞRIDA USULSÜZLÜK ( Alınan Kararların Sırf Bu Nedenle İptalini Gerektirmemekte – Çağrılmayan Ortağa Sadece İptal Davası Açma Hakkı Verdiği )
• KOOPERATİF GENEL KURULUNDA ALINAN KARARLAR ( Sırf Çağrıda Usulsüzlük Nedeniyle İptali Gerekmemekte – Kanuna Anasözleşmeye ve İyiniyet Esaslarına Aykırı Olup Olmadığının İncelenip Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )
1163/m. 53
ÖZET : 1- 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53 ncü maddesi hükmüne göre, genel kurul iptal davası açmaya hakkı olanlardan biri de kooperatif üyeleridir. Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan bir kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa ortağın davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece resen gözönüne alınmalıdır.
2- Salt çağrıda usulsüzlük genel kurulda alınan kararların sırf bu nedenle iptalini gerektirmemekte, çağrılmayan ortağa sadece iptal davası açma hakkı vermektedir. Alınan kararların kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet esaslarına aykırı olup olmadığı, tek tek incelenip, sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece ise, kararların değil toplantıya çağrılmamanın yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı noktasında inceleme ve değerlendirme yapmış olup, bu doğru olmadığı gibi somut olayda, mutlak butlan halleri dahi bulunmadığı halde, bu yönde bir gerekçeye dayanılması da hatalı olmuştur.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 7.3.2003 tarih ve 2000/637-2003/175 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifteki hisselerinden birini devredip, diğeri için üyeliğin devam etmekte olduğunu, 18.6.2000 tarihli genel kurula müvekkilinin çağrılmadığını, alınan kararların mutlak butlan ile batıl olduğunu, müvekkilinin uzaklaştırılması amaçlandığından toplantının iyiniyet kurallarına aykırı olarak yapıldığını ileri sürerek, alınan tüm kararların mutlak butlan ile malul olduğundan iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalının her iki üyelik hakkını devrettiğinden dava hakkının kalmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davacının üyelik sıfatının bulunduğu, alınan kararların mutlak butlan ile batıl olduğu, iptali gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile alınan kararların iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Davacı vekili, genel kurula çağrılmayan davacının yokluğunda alınan kararların mutlak butlan ile batıl olduğunu iddia etmiş, ancak kararların iptalini talep ve dava etmiştir.
Çekişme öncelikle, davacının dava hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53 ncü maddesi hükmüne göre, genel kurul iptal davası açmaya hakkı olanlardan biri de kooperatif üyeleridir. Ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan bir kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa ortağın davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece resen gözönüne alınmalıdır.
Somut olayda, davacı vekili müvekkilinin iki üyelik payından birini devredip, diğeri için dava hakkının bulunduğunu iddia etmiş, davalı vekili davacının tüm üyelik haklarını devrettiğini yanıt dilekçesinde savunmuş ve bu hususu temyize getirmiştir.
Mahkeme ise, davacının dahi devrettiğini dava dilekçesinde açıklayarak, dayanmadığı ve devri çekişmesiz olan üyelik payına ilişkin yazılı gerekçelerle, davacıya dava hakkı tanımış olup, bu doğru olmamıştır.
Bu durumda mahkemece, üzerinde çekişme bulunan ve davacının dava dışı B. M. a devrettiğini davalının savunduğu üyelik payı üzerinde durularak, davacının dava hakkının bulunup bulunmadığı yeterince araştırılmalı, sonucuna göre gerektiğinde esasa girilmelidir. Öncelikle, hükmün bu yönden bozulması gerekmiştir.
2- Kabule göre ise; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 53 ncü madde hükmü uyarınca, salt çağrıda usulsüzlük genel kurulda alınan kararların sırf bu nedenle iptalini gerektirmemekte, çağrılmayan ortağa sadece iptal davası açma hakkı vermektedir. Alınan kararların kanuna, anasözleşmeye ve iyiniyet esaslarına aykırı olup olmadığı, tek tek incelenip, sonucuna göre karar verilmelidir. Mahkemece ise, kararların değil toplantıya çağrılmamanın yasa, anasözleşme ve iyiniyet kurallarına aykırı olup olmadığı noktasında inceleme ve değerlendirme yapmış olup, bu doğru olmadığı gibi somut olayda, mutlak butlan halleri dahi bulunmadığı halde, bu yönde bir gerekçeye dayanılması da hatalı olmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA,ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 13.9.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.