Kısa ancak oldukça farklı ve özel bir sahtecilik ve dolandırıcılık olayını anlatacağım. Müvekkil, bir tüzel kişilik olan bir ithalat firmasıdır. Aynı zamanda, perakende mağazalarında da tüketiciyle buluşmaktadır. Bir gün, mağazalardan birine giyim kuşamıyla sanat camiasından biri gibi görünen bir kadın gelir. Kendisinin bir avukat olduğunu iddia eder ve lüks ürünler satın alır. Üstelik, İstanbul Barosu’na kayıtlı olduğunu belirtir. Mağaza personeli, normalde bu tür satışlarda yetkili olmadığı halde, avukat olduğu beyanıyla satışı gerçekleştirir ve senet düzenler. Ayrıca, bu kadın yakınlarda yeni bir ev kiralamıştır ve mağazaya oldukça yakındır. Ancak, senet vadesi geldiğinde ödeme yapılmaz ve icra takibine geçilir. Ancak, icra ödeme emri borçluya tebliğ edilemez çünkü senet üzerinde sadece borçlunun adı, soyadı ve telefon numarası bulunmaktadır; TC kimlik numarası ise yoktur. Bu süreçte, borçlu da oturduğu evden çıkarılmıştır.
Bilindiği gibi, borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden hiçbir işlem başlamaz. Haciz ve muhafaza işlemleri, banka hesapları, gayrimenkuller, araçlar ve çalışıyorsa maaş haczi gibi işlemler de gerçekleştirilemez. İlk olarak, borçluya ödeme emri tebliğ edilmelidir ve ardından on gün beklenmelidir. Eğer senet üzerinde borçlunun kimlik numarası ve adresi bulunsaydı, tebligat yapılarak icra dosyası kesinleştirilebilirdi. Ancak, bu bilgiler yoktur.
Tek yol, telefon numarasıdır. Öncelikle, ilgili operatöre bir yazı yazılır ve cevap beklenir. Ancak, gelen cevapta telefon numarasının başka bir isme ait olduğu ortaya çıkar, ancak soy isim uyuşmaktadır. Bu durumda, telefon hattının sahibinin borçlunun kız kardeşi olduğu düşünülür. Buna dayanarak, telefon hattının sahibinin kimlik bilgilerinden yararlanılarak aile nüfus kaydı çıkarılır ve bu kayıttan borçlunun kimlik bilgilerine ve adresine ulaşılmaya çalışılır. Ancak, icra dairesi bu talebi, “Borçlu olmayan üçüncü şahısların yakınları hakkında bilgi istenmesinin etik olmadığı ve usule uygun olmadığı” gerekçesiyle reddeder. Bunun üzerine, icra memuru işleminin iptali için dava açılır ve mahkemece kabul edilir. Telefon hattı sahibinin aile kaydı sorgulanır. Ancak, aile kaydında borçlunun ismi bulunmaz ve bu nedenle kardeş teorisi çöker.
Ancak, “kafama dank ettiği” gibi, telefon hattının sahibi senet üzerinde sahte bir isim kullanmış olabilir mi? Bu düşünce, telefon hattı sahibinin yaşına ve diğer bilgilerine paralel olarak güç kazanır.
Bu düşünce makul bulunur ve senet borçlusuna, yani telefon hattı sahibine, sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından şikayette bulunulur. Yani, hat sahibi ile borçlu aynı kişi olarak düşünülür. Şikayette bulunulan kişinin başka bir suçtan tutuklu olduğu ortaya çıkar. Ancak, şikayet edilen sanık, sahtecilik ve dolandırıcılık suçunu ve ürün alımını kabul etmese de, imza incelemesinde imza kendisinin eli ürünü çıkar. Telefon hattındaki gerçek isim yerine, senede sahte isim yazdığı bilirkişi raporu ile tevsik edilir. Dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından mahkum edilir. Karar temyiz edilir ve Yargıtay kararı, dolandırıcılık suçundan verilen cezanın onandığını, ancak sahtecilik suçunun özel belgede sahtecilik olarak değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğunu belirtir. Yani, dolandırıcılıktan verilen ceza onanmış, ancak özel belgede sahtecilik suçundan verilecek ceza yeniden değerlendirilmesine karar verilir. Şikayetten birincil amaç ceza baskısı ile borcun tahsilini sağlayabilmekti. Fakat en son haciz yenilenmek istenildiğinde borçlu sanığın vefat ettiği bilgisi ile karşılaşılır.