Hobi Bahçesi ve “Gecekondu” Epidemisi
Bilindiği gibi, “Hukuk devleti” kendisini hukuk ile sınırlayan “hukukun üstünlüğü”nü her alanda hakim kılan devlettir. Hukuk devleti adaletli bir düzenin yaratılması ve korunmasını hedefler. Hukukun üstünlüğü: her vatandaşın hukukun muhatabı olabileceği anlamına da gelir. Kimse imtiyazlı olamaz. Özellikle de yöneticilerin hukuka mutlak bağlı olduğu ve hiç kimse ve hiçbir kurumun, hukukun üstünde olmadığı anlamına gelmektedir. Hukuk kuralları her alanı kuşatmakta, yönetici ve bireyleri de önceden belirlenmiş kurallara uymaya mecbur tutmaktadır.
T.C. Anayasa’sına göre Türkiye bir “hukuk devleti”dir. Ancak, uygulamada bunu görebiliyor muyuz? Bu yazıda devletin ve yöneticilerin “hukuk” kurallarına uymadıkları, keyfi davrandıkları, kazanılmış hakları ve hukuki güvenliği hiçe saydıkları vb. noktalar üzerinde durulmayacaktır.
Bu yazıda; vatandaşların “hukuk tanımaz” ve “keyfi” eylemlerinin de yaptırımsız kaldığına, yaşanılan Kovit-19 epidemisi gibi, bir “gecekondu epidemisi” hukuksuzluğunun adeta normal addedildiği bir konuya dikkat çekmek istiyoruz.
“Hobi Bahçesi” kavramının ismi güzel, lakin uygulama tam anlamıyla “kamu düzenini” bozar nitelikte. Türkiye’de hukuksuzluğa “kılıf” bulmak çok kolay. Aslında “çağdaş ve medeni akıl” elbette bunu reddediyor. Ancak, “akla ziyan” bu hukuksuzluk virüsten hızlı yayılıyor. Devletin kararlı tutumu ve “hukuk devleti” vasfı sahaya yansımayınca, “sokağa çıkma yasağı” uygun zamanda ilan edilmeyerek, halkın “sadece virüs bulaştırma maksadı ile sosyalleştiği” izlenimini verecek ortamlar maalesef bir çok alanda yaşanıyor.
3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesi (kamu düzeni ile ilgilidir) hiç uygulanmıyor. Anılan maddenin son fıkrası, “….veraset yolu ile intikal eden, bu kanun hükümlerine göre şuyulandırılan, Kat Mülkiyeti Kanunu uygulaması, tarım ve hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç, imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri ayıracak özel parselasyon planları, satış vaadi sözleşmeleri yapılamaz” hükmünü içermektedir. Açıklanan Kanun hükmüne göre, imar planı olmayan yerlerde yapılaşma amacına yönelik olarak arsa ve parsellerin hisselere ayrılarak satışı ve satış vaadi yasaklanmıştır. Zira bu tür satışlarla oluşan hisseli parseller düzensiz şehirleşme ve gecekondulaşma sonucunu doğurmaktadır.
İşte özellikle tarım arazilerinde olmak üzere, imara bitişik, ya da şehrin “düzenli ve planlı” gelişme alanlarında kadastro parsel arazilere yığınla “derme çatma” yapılar yapıldığını görüyoruz. Buna “gecekondu epidemisi” tanımlaması son derece uygun düşüyor. Görüntü kirliliği bir yana, “tarım alanlarının katledilmesi”, “şehrin genişleme ve plan yapılacak alanlarının kirletilmesi”, daha kötüsü, “planlama yapıldığında korunamayacak yapı yoğunluğu” oluşturulması “kaynak israfı” anlamına da geliyor. Plan yapıldığında birçok “gecekondu”, ya da –kısmen yapılan- kaçak, betonarme yapıların yıkılması zorunlu olacak.
Peki İmar Kanunun 18. Maddesi (insan aklına hakaret edecek tarzda) nasıl aşılıyor? “Kooperatifler” yolu ile, burada da çok sayıda ihlal var.
Kooperatiflerin esas amacı; yeterli derecede iktisadi güce sahip olmayan gerçek kişilerin meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle rasyonel bir şekilde ve ekonomik olarak karşılamak ve temin etmekten ibarettir. Ama olayımızda, küçük rakamla arazi alan bir kişi/kişiler göstermelik “7” kişi ile kooperatif kuruyorlar. Örnek verecek olursak, bunlardan bir kişiye 93 üyelik diğerleri birer üyelik oluşturarak, “93” üyelik, özel parselasyonla üyelere devir ediliyor (satılıyor). Tam bir hukuksuzluk, hem imar kanunu ihlali, hem de kooperatif müessesesinin istismarı var. Hem de “kaçak yapı ve tesis” nedeniyle “imar kirliliği” suçu oluşuyor. Bilindiği gibi yasa özel parselasyonu da yasaklıyor.
Şirketlerin merkezinde sermaye bulunur, sermayeye dayalı faaliyet gösterirler ve temel amaçları kâr elde etmektir. Kooperatifler ise ortak gayelerini gerçekleştirmek isteyen üyelerin sahip olduğu ve üyeleri tarafından işletilen, merkezine insanı yerleştiren girişimlerdir” . Kâr amacı gütmezler. Üyelerinin gereksinimlerini karşılamak için kurulurlar. Burada astronomik kazanç için “kooperatif” tüzel kişiliği kullanılıyor.
Türkiye’nin her noktasında “hobi bahçesi” adı altında; şehirler kirletiliyor, tarım alanları yok ediliyor. Kamu düzeni bozuluyor, imar kirliliği suçu işleniyor, kooperatif mevzuatına aykırı işlem yapılarak “suç” işleniyor. Yasak olan özel parselasyon yapılıyor, “kanuna karşı hile” ile “hisseli satış” yapamayanlar “sözde kooperatif üyeliği ile (devir) satış yaparak” sahtecilik olarak tanımlanacak, işlem ve eylemler gerçekleştiriliyorlar. Bir başka vahim durum “görüntü kirliliği” ve “gecekondu epidemesi” sonrasında “şehrin planlı gelişmesi” engellenip geciktirilmekte, “kaynak israf edilmekte”, yapılacak “planlı dönemde” de bitmeyecek “yeni ihtilaf” ve “kamu düzenini bozan” eylem ve suçlara gebe ortam oluşturuluyor. Derhal “tedbir” alınmaz ise yeni bir gecekondulaşmanın önü alınamayacaktır.
Kimi büyük imar parsellerinde de “erken gelen oturur” misalinde olduğu gibi, önüne gelen hissesi kadar alanı çevirerek ya “konteyner” koyarak, ya da beton vb. malzemelerle çevirdikleri alana “gecekondu” yapmaktadır. Elbette bunlar suçtur. Hatta imar barışının belirlediği tarihten sonra da yapanların bir kısmı, “yapı kayıt belgesi” ve “kapı numarası” da almışlardır. Böyle “hastalıklı yapılar” ve durumlar o kadar çok ki! Bunları “hava fotoğrafı” ile tespit etmekte çok kolay. Yapı kayıt belgesi “az rüzgarda uçacak” ya da “depreme dayanıksız” yapılara da verildi. Sadece “beyan” yeterli idi. İnsanlarda bu yeni tip gecekondu salgını birazda devletin çok lütufkar aflarının bir anlamda teşvikinin sonucu olduğu da akla gelmiyor değil……