T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/13112
KARAR NO : 2018/16384
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 05/06/2018
NUMARASI : 2018/1912-2018/1250
DAVACI(3.Kişi) :
DAVALI(Alacaklı) :
DAVALI(Borçlu) :
DAVA TÜRÜ : İstihkak
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Ankara 10. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/10/2017
NUMARASI : 2017/674-2017/784
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı 3.kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı 3.kişi EGO Genel Müdürlüğü vekili; haczedilen 47 adet araç hattının 3.kişiye ait olduğunu açıklayarak istihkak davasının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili; davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, hacze konu hatların davacı 3.kişiye ait olduğu hususunda ihtilaf olmadığı, ancak borçlu şirketin davacı 3.kişi ile yapmış olduğu sözleşme uyarınca hatların faaliyet hakkını kullanıp gelir elde ettiği, 2018 yılına kadar bu hakkın sözleşme uyarınca devam edeceği, faaliyet hakkı ile elde ettiği gelirin haciz ile alacaklıya verilebileceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı 3.kişi vekilince İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesinin 6.6.2017 tarih ve 2017/796 Esas, 2017/ 1268 Karar sayılı kararı ile;çekişmenin istihkak prosedürüne göre çözümlenmesi gerekirken istemin şikayet olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde olmadığından davacı 3.kişi vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; Bölge Adliye Mahkemesinin dosyayı iade ile istediği hususların mahkemece daha önceden öngörülerek yerine getirilmiş olduğu, davanın istihkak olarak kabul edilip harcın tamamlattırıldığı ve esastan kararın verildiği, Bölge Adliye Mahkemesi kararlarına karşı yasa gereği direnme hakkı bulunmadığından ret kararının yinelendiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı 3.kişi vekili istinaf yoluna başvurmuştur.
Mahkemece tesis edilen 25.10.2017 tarihli ek karar ile, davacı vekilinin yüzüne karşı karar verilmesine karşın 23.2.2018 tarihinde istinaf talebinde bulunulduğu, istinaf dilekçesinin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; ek karara karşı süresi içerisinde davacı 3.kişi vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 5.6.2018 tarih ve 2018/ 1912 Esas, 2018/ 1250 Karar sayılı kararı ile, yasal süresinde istinaf başvurusunda bulunulmadığı gerekçesi ile istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, bu kez davacı vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK’nın 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkin olup, anılan Kanun’un 97. maddesinin 11. fıkrası uyarınca basit yargılama usulüne tabidir.
Basit yargılama usulüne tabi yargılamalara ilişkin olarak 6100 sayılı HMK’nun “Hüküm” başlıklı 321. maddesinde aynen; “1-Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez. 2- Kararın tefhimi, mahkemece hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleşir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.” hükmü düzenlenmiştir.
321. maddedeki “Hükme ilişkin tüm hususlar” dan kastedilen HMK’nun 297. maddesindeki unsurlardır. Buna göre; mahkeme, tahkikatın tamamlanmasından sonra, tarafların son beyanlarını almalı ve yargılamanın sona erdiğini bildirdikten sonra hükmü tefhim etmelidir. Kural olarak, mahkemece kararın tefhiminde hükme ilişkin tüm hususlar açıklanmalıdır. HMK’nun 322. maddesi atfı ile uygulanmakta olan, HMK’nun 297. maddesinde hükmün kapsamı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre; mahkemece, gerekçesi ile birlikte tefhim ettiği hükümde taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu Kanunun getirdiği bir zorunluluktur. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli karar en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılmalıdır. Bir diğer deyişle, HMK’nun 321. maddesinde belirtilen şekilde hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte tefhim edilemediği hallerde gerekçeli kararın mutlaka taraflara tebliğ edilmesi gereklidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.01.2015 tarih 2014/9-1438 Esas- 2015/580 Karar sayılı kararı).
09/06/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 02/03/2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunla değişmeden önceki 363. maddesine göre icra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir. Maddedeki “tefhim” kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal” olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.
Temyize konu olayda, 25.10.2017 tarihli tefhimin yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim olduğundan bahsedilemez. Bu durumda, davacı vekilinin istinaf başvurusunu süresinde yaptığının kabulü gerekir. Bu doğrultuda; Bölge Adliye Mahkemesince tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek davanın esası hakkında karar vermek gerekirken yazılı şekilde istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davacı 3.kişi vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 27.9.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Başkan
F. AKÇİN
Üye
N. ŞİMŞEK
Üye
N. BEYAZITOĞLU KUŞÇUOĞLU
Üye
F. EROĞLU
Üye
A. SEZER
NE
Karşılaştırıldı