3. Hukuk Dairesi 2015/15208 E. , 2015/20401 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki iştirak nafakasının artırılması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın husumet nedeni ile reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı dilekçesi ile; davalı ile boşandıklarını, boşanma davasında müşterek çocuğun velayetinin kendisine bırakıldığını ve çocuk lehine 350 TL nafakaya hükmedildiğini, iş bu nafakanın yetersiz kaldığını iddia ederek aylık 350 TL nafakanın 600 TL’ye yükseltilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davacının lehine iştirak nafakası hükmedilen çocuk adına dava açmadığı, bizzat dava açtığı, böylelikle de davacının münferiden davada aktif husumet ehliyetinin olmadığı ve davacının kendi adına dava açamayacağı gerekçesi ile davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Ancak, TMK.nun 327.maddesinin 1.fıkrasında “çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler anne ve baba tarafından karşılanır” aynı kanunun 328/1. maddesinde” ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder” 329/1 maddesinde de “küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir” hükmü yer almaktadır.
Çocuğa bakan anne veya baba doğrudan, çocuk için evlilik içinde tedbir, boşanma sonrasında ise iştirak nafakası davası açabilir. Dava dilekçesinde velayeten kelimesinin yazılması şart değildir.
Somut olayda; taraflar arasındaki boşanma davasında müşterek çocuğun velayeti davacı anneye verilmiş, dava dilekçesi içeriğinde de bu husus belirtilerek, müşterek çocuk lehine nafakanın arttırımı talep edilmiştir.
O halde mahkemece; müşterek çocuğun davacı anne yanında olup olmadığı, anne tarafından bakılıp bakılmadığı araştırılarak sonucuna göre, iştirak nafakasının esasına ilişkin bir hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ve yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.