CHP lideri Kılıçdaroğlu, bir televizyonun canlı yayınına katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hollanda krizi hakkında konuşan Kılıçdaroğlu, İsrail ve Rusya krizlerini hatırlatarak, Hollanda ile problemlerin çözülmesi için devlet aklının ve diplomasinin egemen olması gerektiğini vurguladı. Kahramanlık edebiyatı yapılarak halkın kandırılmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Dış politikada bir şeye karar verirseniz yaparsınız ve sonucuna da katlanırsınız. Artıdır, eksidir. Dış politikada ne oldu? Kıbrıs’a rahmetli Ecevit gittiği zaman ilan mı etti? Şu tarihte şuraya gideceğiz diye. Ne zaman açıkladılar? Türk askeri Kıbrıs’a indiğinde açıkladılar. Türkiye Kıbrıs’tadır diye” değerlendirmesinde bulundu.
Menbiç hakkında yapılan açıklamaları hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Ne oldu Allah aşkına gittiler mi? Hayır. Rakka’ya gideceklerdi gitti mi? Hayır. Böyle devlet yönetilmez. Bir kriz var ortada doğrudur. Krizin oturulup sağlıklı tartışılıp karar verilmesi lazım. Gereğinin yapılması lazım. Bir bakan diyor ki ekonomik yaptırımlar uygulamayacağız. Ne yapacaksın o zaman? Onlar orada zaten biz de buradayız. Siz Hollanda’daki vatandaşları Türkiye’ye mi alacaksınız. Hollanda’yı terk edin Türkiye’ye mi gelin diyeceksiniz? Bu davranış onların da huzurunu bozdu” diye konuştu.
2008’de çıkan Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 94. Maddesinin A bendinin son fıkrasına atıf yapan Kılıçdaroğlu, söz konusu maddenin Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamayacağını belirlediğini ifade ederek, “Bakanlar oraya niye gidiyor?” sorusunu sordu.
“Avrupa ‘Evet’i destekliyor” diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Bir ülkenin Dışişleri Bakanı gider de nasıl uçağını geri gönderirsiniz. Bir karşıtlık yaratmak için. İçeride düşman bulamadılar şimdi dışarıda bir düşman yaratmak istiyorlar. Çünkü önceden diyorlar, buraya gelmeyin bizim seçimimiz var diyorlar. Bunu kim söylüyor? Hollanda’nın Başbakanı söylüyor. Niye gidiyorsunuz oraya? Seçim çalışması yapmak için, referandum çalışması yapmak için. Kanun ne diyor? Yurt dışı temsilciliklerde ve yurtdışında propaganda yapılamaz diyor. Bu olay Hollanda’da seçime giden Başbakanın da işine geliyor, Türkiye’de referanduma giden hükümetin de işine geliyor. Karşılıklı işbirliği.
Bugün bütün Türkiye bu olayın üzerine hükümetin yürümesini istiyor. Açıklama yapmasını değil, gereği neyse onun yapılmasını istiyor. Oturup gereğini kendileri hesaplasınlar, şunu derlerse ki, ‘Biz bunun gereğini bilmiyoruz, ne yapacağımızı bilmiyoruz’ diyorlarsa Sayın Dışişleri Bakanı gelir ben onlara hangi gerekleri yerine getirmelerini söylerim.
Mağduriyet hükümette olmadı. Mağdur olan Türk milleti. Hükümetin mağduriyeti söz konusu değil mağduriyet Türkiye Cumhuriyeti hükümetini değil, devletinin, vatandaşının mağduriyetidir. Çünkü oraya giden kişi Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil ediyor.”
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’ya gitmesi halinde kendisi ile birlikte gideceğini açıklayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye katılıp katılmayacağı sorusuna, “Diline hâkim olamayan devleti yönetemez. Devlet akılla, mantıkla, sağduyuyla, bilgiyle, birikimle yönetilir. Hamasetle devlet yönetilmemiştir dünyanın hiçbir ülkesinde. Buyurun, gittiler mi? gitmediler. Niye konuşuyorsunuz? Yapmayacağınızı neden yapacağım diye milletin önüne çıkıyorsunuz? Milleti niye kandırıyorsunuz? Gidin, söz veriyorum ben de alkışlayacağım. Gidilmeyecek bir yere. Ben de hamasete katılıp, aklımı bir tarafa bırakıp, ‘Hep beraber gidelim’ oldu seksen milyon gidelim bakalım gidebiliyor muyuz?” diye yanıt verdi.
Büyükelçilik binalarında propaganda yapılmasının yanlış olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Siz konsoloslukta propaganda yapıyorsunuz. Yanlış. Burası parti devleti mi? Benim gidip Dışişleri Bakanlığı’nda propaganda yapma hakkım var mı? Ya da Dışişleri, Maliye, Milli Eğitim Bakanlığı mensuplarını bakanlıkta toplayıp propaganda yapmam doğru olur mu? Devlet, devlet olmaktan çıktı” şeklinde konuştu.
Parti olarak anket yaptırmadıklarını söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Moralimizi bozacak herhangi bir şey yok. Ben bu ülkenin insanının sağduyusuna güveniyorum” dedi. Referandumun iptaline ilişkin iddiaları değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Niye iptal edilsin referandum? Halkımıza, halkımızın sağduyusuna güveniyoruz, demokrasiye, parlamenter demokratik sisteme inanıyoruz. Milletvekilini bu ülkenin milleti seçip Ankara’ya göndermişse bundan niye vazgeçsin. Ve o milletvekilinin yetkileri elinden alınıyorsa niye buna ‘Hayır’ demesin” açıklamasında bulundu.
Katıldığı radyo programında, öngörülen sistemde Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında anlaşmazlık yaşanacağı şeklindeki ifadelerine açıklık getiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Mevcut uygulamaya göre çoğunluk partisinin genel başkanı Başbakan oluyor. Örneğin, Davutoğlu yüzde 49.5 aldı kendisi Başbakan oldu. Sonra değişti Binali Bey geldi ve Binali Bey Başbakan. Çoğunluk partisinin lideri. Yeni modelde aynı anda hem Başkan seçimi var hem de siyasi partilerin seçimi var. Diyelim ki çoğunluk partisinin lideri seçildi ama yeni modelde Başbakan olamıyor. O zaman Başkan da yüzde 51’i bulamadı. Bulamadığı zaman yeniden seçime gidecek. Yeniden seçime gidildiğinde çoğunluk partisinin genel başkanı değil de bir başkası seçildi. Başkan o zaman o olacak. Başkanın yüzde 51 ile seçilmesi tablosunda, parlamentoda çoğunluğu olan siyasi partinin genel başkanı ile başkan arasında derin bir gerginlik çıkacak. Biz onlarca yıldır çoğunluk partisi liderine hep Başbakan dediğimiz için orada çoğunluk partisi lideri yerine Başbakan deyince, ‘Vay buradan işte bir şey yakaladık, bundan Kılıçdaroğlu’nu sıkıştıracağız, Kılıçdaroğlu bunu okumamış’ okudum hiç meraklanmasınlar. Şimdi bu anlatımıma çıksın desinler ki bu yanlıştır.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz olsaydık derhal Fırat’ın batısı ile ilgili bütün önlemleri alırdık. Silahlı Kuvvetler giderdi, hiç çatışmadan bu Türkiye’nin güvenliği için çok önemlidir ve biz bu alanı tutuyoruz derdik. Sonunda ne oldu, Türkiye Rusya ile Amerika’yı anlaştırdı. İkisi de Türkiye’yi aldılar ayrı bir yere koydular, biz PYD ile işbirliği yapacağız dediler. Bir devlet düşünün, Salih Müslim’i davet ediyorsunuz, kırmızı halılar seriyorsunuz, aynı Salih Müslim’i bir süre sonra idam cezasıyla yargılıyorsunuz. Bu çelişkiyi, bunu biz yapsaydık vallahi şimdi Türkiye’de kıyamet kopmuştu” dedi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisini hedef alan, “Sen Kandil’in başındakilerle berabersin. Bizim Kandil’in başındaki teröristlereler konuşacak bir şeyimiz yok” sözlerine şöyle yanıt verdi:
“Beni niye saraya davet ettin 15 Temmuz’dan sonra? Madem ben Kandil’dekilerin başındayım niye davet ettin? Habur’da mahkemeleri teröristlerin ayağına ben mi gönderdim? Kim gönderdi? Dolmabahçe’de kim oturdu? Oslo’da görüşmeleri kim yaptı? Bunların cevabı var mı? Benimle özel bir tartışma alanı, kavga yaratmak istiyor. Bu ülke kavgadan, gerginlikten bıktı. Beni suçluyor. Suçlayabilir. La havle diyorum, Allah’a havale ediyorum. Akıl var, mantık var. Şavşat’tan Ardanuç’a giderken terör örgütü PKK bana saldırdı ona değil. Bir asker şehit oldu. Bu beyefendi neden bize saldırıyor? Hangi gerekçeyle saldırıyor? Benim söylediğim son derece insani. Son derece, tutarlı, mantıklı bir teklif. Bana suçlama yapıyorlar diyorlar ki ‘Kılıçdaroğlu, 18 maddeyi okumamış’ peki kardeşim buyurun gelin beni mahcup edin. Öyle değil mi? Gelirsiniz, otururuz konuşuruz. Ben ülkemi seviyorum. Ben o saldırıya muhatap olduğumda şunu söyledim, benim için memleket, vatan, bayrak önemlidir. Eğer benim bir canım varsa bu ülkeme feda olsun. O er öleceğine, o ailede hüzün yaşanacağına ben ölmeye razıyım. Dolayısıyla bu tür suçlamalarla bizi kısır, gerginlik yaratan bir alana çekmek istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar tartışmayacağım.”
Referanduma “Hayır” diyenlerin terör örgütleri ile birlikte anılmasını eleştiren CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Vatandaşın önüne çıkacaksanız neden evet demesi gerektiğini anlatacaksınız. Ben neden hayır demeleri gerektiğini anlatıyorum. Onlar da neden evet demesi gerektiğini anlatacaklar. Ama anlatamıyorlar. Ne diyorlar, ‘Bak teröristler de buna hayır diyor’ Bu ülkenin insanına siz nasıl terörist dersiniz? Hayır diyen insana nasıl terörist dersiniz. Ben de ona karşılık şunu söyledim, bu ülkede evet diyenin de hayır diyenin de başımın üstünde yeri vardır. Ben demokrasiye inanıyorum. Ben bu ülkenin sağduyusuna, insanına güveniyorum. Tek isteğim oldu benim vatandaşlarımdan ve hala aynı isteğimi sürdürüyorum. Düşünerek sandığa gidin” şeklinde konuştu.
Parlamenter demokratik sistemden, otoriter tek adam rejimine geçiyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin cumhuriyeti ile Irak’ın, Libya’nın, İran’ın cumhuriyetinin aynı olmadığını vurgulayarak, “Neden Cumhuriyet tehlikede? Bir kişiyi ikna ettiğiniz zaman koskoca Türkiye Cumhuriyeti devlerini en geç 24 saat içinde ele geçirirsiniz. Devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kararname çıkarma yetkisi başkana veriliyor. Yani başkan 24 saat hazırlık yaptıktan sonra belki daha kısa da sürebilir, devletin bütün müsteşarlarını, kaymakamlarını, genel müdürlerini, daire başkanlarını, paşalarını, büyükelçilerini bir saatte değiştirebilir. FETÖ terör örgütünün 35 yılda ele geçiremediği bir kurumu siz 24 saat içinde ele geçirirsiniz. Bir kişiyi ikna ettiğiniz zaman” diye konuştu.
Kuvvetler ayrılığına değinen CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Başkan aynı zamanda hakim tayin ederse, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi’ne hakim tayin ederse HSK’ya hakim tayin ederse başkanın kararının aleyhine kimse karar alamaz. Yargı bağımsızlığı gider. Devleti çökertiyorsunuz. Adaletin olmadığı yerde devlet olmaz. Kadıyı satın aldığınızda mahkeme ölür, mahkemenin öldüğü yerde de devlet ölür olay bu kadar açıktır. Bir partinin genel başkanı Anayasa Mahkemesi’ne hakim tayin ederse orada adalet olur mu olmaz mı? Şöyle bir örnek vereyim, iki takım karşılaşıyor, bir başka takımın antrenörünü getirip hakem yapıyoruz, bunu dünyada hiçbir kural kabul etmez. Biz niye kabul ediyoruz. ‘Evet’ çıkarsa sonu belli olmayan bir Türkiye” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Er ya da geç Kemal gidici” sözünü yanıtlayan Kılıçdaroğlu, “Hepimiz gidiciyiz. Ben bir başka siyasi parti lideri gibi koltuğa yapışıp ben buradan asla gitmem düşüncesi içinde değilim. Ben demokrasiye inanan birisiyim. Biz diğer partilere benzemeyiz. Biz CHP’yiz. Milletvekillerinde ön seçim uyguluyoruz. Bizim dışımızda ön seçimi uygulayan başka bir parti yok. Niye istifa edeyim. Bana birisi bir gerekçe söyleyecek, şu gerekçeyle istifa et diyecek. Makul bir gerekçe olursa ederiz tabii niye etmeyelim” diye konuştu.
Suriye sorunu hakkında açıklamalarda bulunan CHP lideri Kılıçdaroğlu, esen rüzgara göre demeç verildiğini belirterek, “Rakka’ya gideceğiz, gittiler mi? Mümbiç’e gideceğiz, gittiler mi? Hayır. Fırat’ın batısı bizim için kırmızı çizgidir. Ne oldu kırmızı çizgi mi kaldı? Bir devlet şunu yapardı. Biz olsaydık derhal Fırat’ın batısı ile ilgili bütün önlemleri alırdık. Silahlı Kuvvetler giderdi, hiç çatışmadan bu Türkiye’nin güvenliği için çok önemlidir ve biz bu alanı tutuyoruz derdik. Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor. Efendim Mümbiç’e gideceğiz, buyurun gidin, Rakka’ya gideceğiz, buyurun gidin. Ne oldu? Bütün laflar havada kaldı. Bu Türkiye’nin itibarına, saygınlığına gölge düşürüyor.El-Bab’dan öteye gitmeyin dedim, efendim gideceğiz, bu ülkenin çocuklarını niye biz şehit veriyoruz. Güvenli bölgeyse oluşturduk güvenli bölgeyi. El-Bab’a gitmek yeterli güvenli bölgeyi oluşturduk zaten. Sonunda ne oldu, Türkiye Rusya ile Amerika’yı anlaştırdı. İkisi de Türkiye’yi aldılar ayrı bir yere koydular, biz PYD ile işbirliği yapacağız dediler. Bir devlet düşünün, Salih Müslim’i davet ediyorsunuz, kırmızı halılar seriyorsunuz, aynı Salih Müslim’i bir süre sonra idam cezasıyla yargılıyorsunuz. Bu çelişkiyi, bunu biz yapsaydık vallahi şimdi Türkiye’de kıyamet kopmuştu” (Sözcü)