MUHALEFET İKTİDARI AYAKTA MI TUTUYOR?
Muhalefet partileri ve bunların dışındaki geniş muhalefet cephesinin iktidarın güç ve oy kaybetmesinde etkisi yoktur. Tam tersine muhalefet cephesinin iktidarın ömrünü uzattığı söylenebilir.
Muhalefet kavramının önemsiz olduğunu söylediğim anlaşılmasın. Muhalefet ve muhalefet partileri demokrasi için zorunludur. İktidar kadar önemi haizdir. Çünkü alternatiftir, namzettir.
Demek istediğim şudur: iktidarın gerilemesinin nedeni iktidardır. Basit bir kelime ile “tencere”dir. Tencere ise aslında sebep değil, sonuçtur. Sorun ise uygulanan politikalarda hukuk devleti ilkelerinden sapmadadır.
Şu an enflasyon ve hayat pahalılığından söz ediliyorsa bu bir sonuçtur. Ekonomik göstergelerin iyi olmaması, cari açık, bütçe açığı, iç ve dış borç stoku, yüksek enflasyon, işsizlik, yüksek faiz, dolarizasyon gibi olumsuzlukların çözümü sadece ekonomik değildir.
Ekonomi veya her alanda bilimsel davranılması yadsınamaz. Ancak, oksijensiz ortamda nasıl yaşanılmaz ise önce demokratik hukuk devleti normlarının, kurum ve kurallarının tam olarak işlerlik kazanması gerekir. Hukukun olmadığı ortamda ekonomi de, bilim de, sanat da gelişmez..
Hukuk devleti, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan bir devlettir.
Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemleri, yasama organının yasama faaliyetleri yargı denetimine tabidir. Yasama organı da hukukun evrensel ilkelerine, uluslararası sözleşmelere ve Anayasa’ya aykırı düzenleme yapamaz. Kanun Koyucunun bozamıyacağı temel hukuk prensipleri ve Anayasa vardır.
Hukuk devletinde kuvvetler ayrılığı temel gerektir. Hukuki güvenlik vardır, insanlar sürprizle karşılaşmazlar. Kurallar önceden belirlidir, geriye etkili yasal düzenleme yapılamaz. Emredici normlara aykırılıklara da müsamaha gösterilmez.
Adaletli bir hukuk düzeninin ve serbest rekabetin olmadığı, yönetimde ehliyet ve liyakatin gözetilmediği, kayırmacılığın ve haksız kazancın olduğu basında yer alıyorsa, kamu düzenine güven de azalacaktır.
Anketler ve araştırma kuruluşları iktidarın güç ve oy kaybettiğini ifade ederek, iktidarın değişeceğini ifade etmektedirler. Elbette olabilir. İktidarların da bir ömrü ve yıpranma süreci vardır. Çünkü sonsuza kadar devam eden hiçbir iktidar yoktur.
Burada şunu da ifade edelim. İktidarın güç kaybetmesi ve oy oranının düşmesinde muhalefetin etkisi yoktur.
Muhalefet cephesine bakıldığında ise homojen bir muhalefet yoktur.
Mevcut iktidarın “islamcı” olarak sıfatlandırıldığı malum. Şu an muhalefet içinde de yer alan en radikalinden, en ılımlısına islamcı kesimden aktörler de var. Bu önemli bir handikaptır, sadece hukukun üstünlüğü ve evrensel değerler yerine her birinin farklı subjektif değer yargısı bulunmakta ve birbirleri ile ve bilimle de çelişmektedirler..
Diğer bir muhalif kesim ise demokrasi ve özgürlük karşıtı, ulusal kahramanlar kalkanına sığınmış, laikliğin özgürlük ve insan haklarına saygı boyutunu gözden kaçıran çok geniş yelpazede “yaşam tarzı” karşıtları, kendilerini dar alana hapsetmiş ideolojik bağnazlardır. Bu gruba yakın diğer kesim ise en ılımlısından en radikaline ve ırkçılığa varan ulusalcı/milliyetçi kesimdir.
İnsan haklarına saygıyı ve temel hak ve özgürlükleri, hukuki güvenliği, hukukun üstünlüğü öncelenerek, hiç bir subjektif değer yargısı içermeden, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak olan evrensel değerler dışındaki her söylem iktidarın ömrünü uzatmaktadır.
Çünkü, subjektif değer yargısı içeren her bir cümle istismara açık olmakta, istismar edilebilmekte, toplumun farklı bir kesiminde de kanaat değişikliğine neden olabilmektedir. . “Cennet yıkılsa/gökyüzü düşse de bırak adalet yerini bulsun” Latince atasözü gözden ırak tutulmamalıdır.
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” Anaayasa hükmü akıldan çıkarılmamalı, kimi karar ve değerlemeler için sadece somut durumlar esas alınmalı, subjektif değer yargıları ve soyut inançlar kıstas olmamalıdır.
Herhangi bir ırk mensubiyet veya dini inanış, felsefi düşünce veya mezhep gibi hususlar ve söylemler ve öne çıkarmalar her zaman karşı kesimlerde huzursuzluk yaratabilecektir. Akla uygun olmayan, gerçek dışı ve kopyalanmış, ağır popülist söylemler de doğru çizgiye zarar verebilecektir.
İktidar, az da olsa basına yansıdığı kadarı ile hukuk devletinden sapma, bilimden ve tolumsal katılım ve şeffaflıktan uzaklaşma, kayırmacılık, rekabette hile, tek karar verici yönetim, basın ve diğer özgürlükleri daraltma, yüksek yargıyı itibarsızlaştırma sonucu yargıya güvenin azalması, ve geniş anlamda hukuki güvenlik yoksunluğu, kamuya güvenin azalması sonucu ekonomik sorunlar yaşamaktadır.
Ekonomik sorunlar da bir sonuçtur. Hukuka güven azalınca ‘dolar’a güven artmaktadır. Hukuk devleti inşa edilmez ise marketlere polisiye müdahale, gündelik ve konjonktürel müdahaleler çözüm sağlamayacak, tam tersine zarar dahi verebilecektir. Bu müdahaleler kimi zaman sadece palyatif çözüm sunacaktır.
Muhalefette eylem ve söylem birliği olmadığı için her farklı söylem kötü giden iktidar politikalarını gündemden çıkarmaktadır. Muhalefetin değer yargısı içeren hiç bir söylemi bulunmasa, sadece somut yanlışlıklar ile objektif hukuk devleti öncelense ancak sağlayabilecektir. Muhalefet cephesinde konsensüs sadece nesnel hukukun üstünlüğü ilkelerinde olmak ve eşit vatandaşlık bilinci öncelenerek olmalıdır.