Bir Satış Serüveni !
Emekli öğretmen olan hanımefendinin yaşadığı semtte iki adet villası vardır. Eşi de emekli yüksek rütbeli bir subaydır. Üç çocuğu da çok iyi eğitim almışlardır.
Hanımefendinin kendi ifadesine göre, makul şartlarda satan olduğu takdirde bir tane daha almayı ister, her çocuğu için birer tane olmasını arzu etmektedir ve bölgenin emlakçılarına da yazdırarak bir satıcı çıktığında kendisine bilgi verilmesini ister.
Aradan uzun zaman geçer ve bir emlakçı arar. Hemen bir sokak altlarındaki bir evin satılık olduğunu ifade eder. Taraflar emlakçıda buluşurlar. Satıcı olarak, taşınmaz maliki adına hareket ettiğini söyleyen birisi gelmiştir. Konuşulur, belirli bir rakamda anlaşılır. Daha sonra taşınmazda bir ipotek olduğu, ancak borcu ödendiği halde kaldığı öğrenilir. Bu konunun halli için bir süre beklenir. Bu süre zarfında ise satıcı vekili, satıcının vekaletini de temin eder. Satıcı o tarihlerde de seksen yaşlarında olduğu için sağlık raporu da gereklidir ve alınır. Alınan duyumlara göre de sağlık raporu alınmasında satıcı malikin doktor olan kızı yardımcı da olur.
Rayiç değer, anlaşma yapılan miktardan düşüktür. Rayiç değer kadar miktarın satıcının doktor kızının hesabına gönderilmesi, kalanının da nakit olarak satıcı vekiline ödeneceği sözleşmeye yazılır. Ki, o dönemde satıcı malikin doktor kızı ile satıcı malik vekilinin yakın arkadaş olduğu da ifade edilmiştir.
Satış gerçekleşir. Nakit para ödenir, banka havalesi yapılır. Alıcı tarafından tapu harç ve masrafları ile emlak komisyonu da ödenir. Satıcı vekili ilk altı ayın kirasının eski malik tarafından alınması hususunda ısrarcı olur ve bu hususta sözleşme ile belirlenir.
Aradan 6-7 ay geçince alıcıya dava dilekçesi gelir. Vekalet görevini kötüye kullanmaktan dolayı hem satıcı malik vekili, hem de taşınmazı satın alan kişi (emekli öğretmen hanım) davalı gösterilmiştir. Tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ise tazminat talebi vardır. Ardından başka bir dava da akıl hastalığı nedeniyle açılır. Satıcının vekalet verdiği sırada akli melekelerinin yerinde olmadığı ileri sürülür. İki dava birleşir.
Satıcı malik vekili davaya karşı çıkar ve davanın reddini ister, satışın bilindiğini, satıcının doktor kızının hesabına para ulaştığını vb. beyanlar ileri sürer. Alıcı da gerçekten samimi olarak, tapuya ve vekaletnameye güvenerek taşınmaz aldığını bildirir.
Satıcı malikin doktor kızı, bunları reddeder. Bankaya gelen parayı, satıcı vekiline verdiğini, çünkü satıcı vekilinin bankalardaki hesaplarında haciz olduğu için, bir miktar paranın kendi hesabına gönderilmesini rica ettiğini bildirir, hatta banka güvenlik görevlisini de tanık gösterir.
Satıcı malikin adli tıptan gelen raporunda işlem sırasında akıl sağlığının yerinde olduğu tespit edilir.
Aradan iki yıl geçtikten sonra, satıcı vekili bir dilekçe vererek, davayı kabul eder. Hile ile vekalet aldığını, satıcı malikin gözlerinin görmediğini, kulaklarının duymadığını, satıcı malikin satıştan habersiz olduğunu, alıcı ile önceden anlaşarak bu işleri yaptıklarını, şüphe çekmesin diye emlakçıyı da sürece dahil ettiklerini yazar.
Akıl sağlığı raporu olumlu gelince davalı alıcı hanımefendi rahattır. Ama davayı kaybeder. Bugünkü değeri yaklaşık üç milyon lira olan ev, verdiği para boşa gidecektir. İstinaf kanun yoluna başvurur, orada da başvurusu reddedilerek bir bakıma yerel mahkeme kararı onanır. Bu kerre temyize gider. Temyizde de duruşma olur. Bu sırada vesayet altına alınan satıcı malikin vesayet organınca davaya ilişkin kararının eksik olduğu ve tamamlanması bakımından usulü eksiklik için istinaf mahkemesine yazı yazılmasına karar verilmiştir.
Tam bu sırada alıcı hanımefendi, satıcı vekiline, kendi avukatını gönderir. O ara satıcı vekili, bir suçtan dolayı cezaevindedir. Niçin böyle yaptığı ve konuyu insani ve vicdani olarak çözmesi istenir. Satıcı vekili taşınmazı alan hanımefendinin mutlak haklı olduğunu söyler. Ancak, yardımcı olması için 100.000 TL. nakit para ister. Şu an Yargıtay kararını açıklamamıştır.