İslami literatürde, Karz-ı Hasen: “ihtiyaç sahibine faizsiz olarak verilen borç” anlamına gelir. Faizle verilen borç ise helal değil haramdır.
Peki faiz (islam literatüründe riba) nedir? Eğer ödünç alınan para, değer olarak alım gücünün altında iade ediliyorsa burada faiz yoktur, tam tersi borç veren zarar görmektedir. Bugün %25 faiz gerçekte faiz değildir. Bu duruma borç verenin zarara uğraması, borç alanın ise sebepsiz zenginleşmesi dahi diyebilirsiniz. Borç verenin verdiği parayı enflasyondan etkilenmeyecek biçimde reel (alım gücü) olarak alması durumunda faizden (riba) söz edilemez.
Peki faiz (riba) nedir? Verilen borcun alım gücü ve reel (enflasyondan arındırılmış) karşılığından daha yüksek alınmasıdır.
Negatif reel faizi, ya da verilenin karşılığının nasıl alınması gerektiğinin “denkleştirici adalet” kuralı ile de izah edebiliriz. Denkleştirici adalet; “haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda” olduğunu ve gerçek bir eski hâle getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Yaşanan enflasyon ortamı nedeniyle, paranın değeri (alım gücü) aradan geçen uzun zamana bağlı olarak düşmektedir. Doğal olarak belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın iade günündeki alım gücü arasında fark edilir ölçüde azalma olmaktadır. Türk Medeni kanunun 2. Maddesinde: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” ifadesi yer almaktadır.
Roma hukukunda, ortalama zekada dürüst bir aile babasının kendi işlerini idare ederken göstermiş olduğu dikkat ve özen makul bir Roma vatandaşı için yeterli kabul olunmuştur. Türk hukukunda da bu anlayış istikrar kazanmıştır.
Genel olarak dürüstlük kuralı, kişilerin tarafı oldukları hukuki ilişkilerde dürüst, namuslu, ahlâklı ve diğer kişilerde yaratılan güvenle tutarlı şekilde davranmalarını ifade eder. Buna göre belirli bir hukuki ilişkide dürüstlük kuralına uygun davranış; toplumdaki dürüst, namuslu ve orta zekâlı bir kişinin, genel ahlâk, doğruluk ve karşılıklı güven esaslarına uygun davranış biçimidir. Dürüstlük kuralına uygun bu davranışın belirlenmesinde, toplumda geçerli olan genel ahlâk kuralları, günün adet ve uygulamaları, davranışın söz konusu olduğu hukuki ilişkilerin içerik ve amaçları da dikkate alınacaktır (Dural, M. / Sarı, S.: Türk Özel Hukuku 6. Baskı İstanbul 2011, s.226-227).
Borcun denkleştirici adalet kuralınca ödenmesi, borç verme anındaki döviz kurları, altın fiyatı, asgari ücret ve “Tüfe” değerlerinin ortalaması ile iade zamanındaki ortalamanın bulunarak orantısal olarak artırılarak ödenmesini gerekli kılar. Kısaca fıkıh alimi olunması da gerekli değildir. Roma hukukundan bu yana kabul gören ortalama zekada, dürüst bir insan yaklaşımı ile doğru olan tespit edilebilir.
Akla, bilime aykırı ezberlerle muhakeme yapmadan yapılan kabuller ve fanatizm. Dine zarar verir. Çelişkiye neden olur.
Borç veren zarar görüyorsa, borç alan ödemesini yapmıyorsa, toplumda güven ilişki zedelendiği gibi, iyi hasletlerden borç verme hasleti de yok olmaya yüz tutar. Bir diğer yönü ise parasının enflasyona karşı korunmasını isteyen kişilerin zarar görmeleri de alternatif yollar aramaları, sermaye birikimi ve yatırımında azalmasına neden olabilmektedir