T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/33471
Karar No:2016/11161
Esas No:2015/33471
Karar No:2016/11161
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde
temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya
mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi
tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm
belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklının borçlu hakkında genel haciz yolu ile başlattığı ilamsız icra
takibinde borçlu vekili, ödeme emri tebligatlarının usulsüz olduğunu ileri
sürerek, tebligat tarihinin öğrenme tarihi olan 18.03.2014 olarak
düzeltilmesine ve takibin iptaline karar verilmesi istemi ile icra
mahkemesine başvurmuş, mahkemece, borçlunun 18.10.2012 tarihinde
yaptığı harici ödeme ile icra takibinden haberdar olduğu ve dolayısıyla
şikayetin süresinde yapılmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiği
anlaşılmıştır.
7201 sayılı Kanun’un 32.maddesi gereğince tebliğ, usulüne aykırı yapılmış
olsa bile, muhatabı tebliğ işleminden haberdar olmuş ise geçerli sayılır.
Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Görüldüğü
de yapılır üzere, usulsüz yapılan tebliğ, mutlaka batıl olmayıp, muhatap tarafından
öğrenildiği tarihte geçerli olacaktır (HGK’nun 05.06.1991 tarih ve 1991/12
258 E. 1991/344 K. sayılı kararı). Bu madde hükmünün uygulanabilmesi
için usulsüz de olsa bir tebligatın varlığı ön koşuldur. Eş söyleyişle, henüz
ortada usulüne uygun olmayan bir tebligat dahi bulunmazken, böyle bir
tebligatın gönderileceği öğrenilmiş olsa bile, bu şekilde sonraki bir tarihte
yapılacak tebligata muttali olunduğunun kabulüne olanak yoktur. Usulsüz
tebligatın yapıldığı tarihten sonraki bir tarihte gerçekleşen ittıla ile ancak
bu tebligat geçerli sayılabilecektir.
Diğer taraftan, usulsüz tebligata ilişkin şikayetin, İİK.nun 16/1. maddesi
uyarınca borçlunun tebligatın usulsüzlüğünden haberdar olduğu tarihten
itibaren 7 günlük süre içerisinde icra mahkemesine bildirilmesi gerekir.
Somut olayda, borçluya 05.04.2012 tarihinde ilk ödeme emri tebliğ
edildikten sonra alacaklı vekilinin, tebligatın yasada belirtilen şekilde
yapılmadığından bahisle “…ödeme emrinin usulü dairesinde yeniden
tebliğe çıkartılmasını…” talep etmesi üzerine icra müdürlüğünce borçluya
çıkarılan ödeme emrinin 08.03.2013 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir.
Borçlu vekilinin 18.03.2014 tarihinde takip dosyasının fotokopisini aldığı ve
icra mahkemesi nezdinde 25.03.2014 tarihinde eldeki şikayet
başvurusunda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dairemizin istikrar kazanan uygulama ve içtihatlarına göre, ikinci kez
ödeme emri tebliğ edilmesi borçluya yeniden itiraz ve şikayet hakkı verir.
İcra ve mahkeme dosyaları kapsamına göre, borçlunun usulsüz olduğunu
ileri sürdüğü 08.03.2013 tebligat tarihinden sonra ve öğrenme tarihi olarak
beyan ettiği 18.03.2014 tarihi öncesinde, ödeme emri ve takipten haberdar
olduğuna ilişkin yazılı veya borçlunun ikrarını içeren bir belge de
bulunmamaktadır. Bu durumda, borçlunun beyan ettiği öğrenme tarihi olan
18.03.2014 tarihine nazaran 25.03.2014 tarihinde yaptığı usulsüz tebligat
şikayeti, İİK’nun 16/1. maddesi uyarınca 7 günlük sürededir. Buna göre,
usulsüzlüğü iddia edilen 08.03.2013 tarihinde yapılan tebligattan önce, bu
tebligata ıttıla edildiğine yönelik mahkeme gerekçesinde isabet
bulunmamaktadır.
O halde mahkemece; borçlunun usulsüz tebligat şikayeti ve ileri sürdüğü
takibin iptaline yönelik diğer iddialarının yöntemine uygun olarak
incelenmek sureti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken,
somut olaya uygun bulunmayan gerekçeye dayalı olarak şikayetin süreden
reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının
yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri
uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine,
ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak
üzere, 14/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi