Yenilenebilir Enerjinin Dünü Bugünü Yarını
Önceki yazımızda, enerjiye genel olarak bakmıştık, özellikle elektrik enerjisine yoğunlaşılmıştı.
Bu yazıda ise; yenilenebilir enerjiyi genel hatları ile ortaya konulacaktır.
Türkiye yenilenebilir enerjiye gecikmişte olsa bir başlangıç yapmıştı, ilk zamanlar bir düzenleyici kurum olmadığı için bazı sıkıntılar yaşandı ve sektör gelişemedi. Ancak; EPDK’nın 03.03.2001 tarihinde kurulması enerji sektöründe tabiri yerinde ise, taşların yerine oturmaya başlamasına vesile oldu, enerji piyasası kanunu (6446 sayılı kanun) ise 30.03.2003 tarihinde mevzuata girdi, yenilenebilir enerji kanunu, ilgili yönetmelik ve tebliğler ile bugüne gelindi, geriye dönüp bakıldığı zaman daha yapılacak çok işin olduğunu söylemek gerekmekle birlikte, olumlu ve çok önemli işlerin de yapıldığını belirtmek durumundayız. Bu konudaki en önemli gelişme şüphesiz, yenilenebilir enerji tarifesinin çıkması ve hazine garantisi verilmesiydi. Bu durum; yerli ve yabancı yatırımcıyı enerji sektörüne yöneltmeye yetti.
Türk işadamlarının en belirgin özelliği; birbirini takip etmesi ve bir süreç varsa ona dahil olmak, birinin yaptığı bir projeyi yapmak olarak tanımlanabilir. Bu konuda da yani, enerji yatırımlarında da bu gelenek devam etti. Yatırımcı ve iş adamlarının çok bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaları, donanımlı profesyonellerden destek almamaları, uzman danışmanlarla çalışmak yerine, kendilerinin çok fazla duymak istediklerini söyleyen insanları tercih etmeleri gibi sebeplerden dolayı kimi yanlış kararlar alındı ve yanlış yatırımlar da yapıldı
Lisansı alan çok sayıda kuruluş, bu lisansın gereğini yapmak yerine, lisansı devrederek, satarak para kazanma arzuları sektöre zarar veren diğer önemli bir sebep oldu. Lisans yönetmeliklerinde yapılan kimi değişiklikler, çevre mevzuatındaki yenilikler, yatırımlardaki yavaşlamaya da neden oldu. Tüm bunlara rağmen son dönem yapılan değişiklikler sektörü rahatlatsa da, ekonomik sebepler sektörü yavaşlatmaya yetti.
Mevcut lisans yönetmeliğine, işin içinde bir profesyonel olarak öneride bulunmak gerekirse; bilindiği gibi, halihazırda alınan lisanlar, enerji santrallerinin Enerji İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan kabulden sonra 10 yıllık alım garantisinin başlaması şeklindedir. Bunun yerine, olması gereken, yapım dönemi de göze alınarak, yapım süresine, alım süresi (10 yıl garanti sabit fiyat) eklenmiş halde lisanslara derç edilmesi, bu durum tesisi erken devreye alanları ödüllendirmiş, geç yatırım yapanları ise cezalandırmış olacaktır. Bu yol, kesinlikle teşvik edici olacağı gibi, ekonomiye de çok önemli katkısı olacaktır. Ki, bunun dünyada örnekleri de vardır.
Elektrik üretim sektöründe çok atıl yatırımlar yapan şirketler yanında çok dengeli ve olumlu işlere imza atan şirketlerde vardır. Özellikle yenilenebilir enerjide proje oluşturan şirketler bunun en güzel kanıtıdır (rüzgar, güneş, Jeotermal vb.).
Ülke gerçeklerine bakarsak yapılan doğalgaz çevrim santralı yatırımlarının artması, elektrik fiyatlarının serbest elektrik üreticilerinin aleyhine, halkın menfaatine olmuştur, kısa dönem için olumlu gözükse de uzun dönem için bu konuda aynı şeyi söyleyemeyiz.
Doğalgaza ve kömüre dayalı yatırım yapan şirketlerin ileride sıkıntı yaşayabilecekleri, döviz borçlarının çevrilmesinin güçlükleri dikkatle incelenmeli, üzerinde durulmalıdır.
Yenilenebilir enerjinin çok daha verimli ve en elverişli olacağı ortadadır. Dışa bağımlı değildir, çevresel faktörler, iklim değişikliği, hava kirliliği ve yerli oluş bu noktada oldukça fazla tercih ve teşvik nedeni olmak durumundadır. Özellikle depolama alanında çok ciddi gelişmelerin de olması ileride belki de tüm elektrik üretiminin yenilenebilir enerjiden karşılanmasını mümkün kılabilir .
Yenilenebilir enerjide alım garantisi, ödemelerin döviz üzerinden yapılması (yatırım kalemlerinin % 85 oranında döviz bazlı olması nedeniyle), hazine garantisi, yerli ve yabancı şirketleri bu alana çekmişti. Ancak, 2020 sonunda alım garantisinin bitiyor olması ve henüz yeni bir alım garantisi olmaması ve süresi ile fiyatların da belli olmaması, döviz bazlı borçlanma faiz oranlarının çok yüksekliği, sektörü çok yavaşlatmıştır. Sektörün beklentisi; fiyatların yeniden gözden geçirilerek alım garantisinin devam etmesidir. Çünkü: bankacılık sektörü garanti fiyatına bakmaktadır. Ona göre de kredilendirmektedir. Yabancı sermaye de istikrara, öngörülebilirliğe, hukukun üstünlüğüne bakmaktadır. Yabancı sermaye nesnellik arar. İdarenin eylem ve işlemlerinde hukukun üstünlüğünü ve idarenin işlemlerinin belirli ve öngörülebilir olmasına çok önem verir, geriye etkili düzenlemeyi kesinlikle kabul etmez. Yabancı sermaye bu anlamda çok ürkektir. Yabancı sermaye yatırımının belirlenen ilkeler doğrultusunda zarar görmeyeceğine inanmak ister, güven ister. Bunun için de hukukun üstün, yargının tarafsız ve bağımsız olmasını arar. Ayrıca, AİHM ve A.B. Normlarının işlerliği de yabancı yatırımcı için çok önemlidir. Kısaca yabancı yatırımcı, güven, istikrar ister, sürprizlerle karşılaşmak istemez. Bir hukuksuzluk anında da bağımsız yargıya güvenmek ister.
Sürdürülebilir enerjik yarınlar ve yatırımlar temennisiyle,
Ali Rıza Öner
Elektrik Mühendisi
Alirizaonertr@gmail.com