Günümüzde sıkça duyulan ve adeta göklere çıkarılan bir cümle var: “Yasal ama, helal değil.” Bu cümle, bir felsefeci tarafından somut örneklerle dile getirilmiş ve insanların diline pelesenk olmuş durumda. Ancak, bu cümlelere neden şiddetle itiraz edilmediği konusu düşündürücü. Bu durum, belki de Türkiye’nin sosyolojisini tam olarak anlamadığımı gösteriyor.
Öncelikle, bu cümlelerdeki “helal” kelimesinin yerine “haklı” kelimesinin kullanılması da düşünülmeli idi, çünkü cari hukukta ‘helal’ kavramı yok. İnsanlarımızın adeta gözleri yaşararak ve neredeyse bu cümleleri kutsayarak tekrar etmekte olduğu iki cümle şöyleydi: “İcradan mal almak yasal, ama helal değil”, daha birçok cümleden diğeri, “İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ırzına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir” Buna benzer cümleler devam ediyordu.
Özellikle günümüzde, elektronik ortamda yapılan ihalelerde mafya unsurlarının azaldığını söylemek mümkündür. Ancak, geçmişte ihale ortamında manevi baskı oluşturarak haksız kazanç elde etmeye çalışanların “ağlayanın malı gülene hayretmez” cümlesini tekrarladıkları bilinir. Gerçek şu ki, bu cümleler manevi baskı oluşturarak katılımı engellemek ve malı çok ucuza almak amaçlı idi, buna karşılık ihalelere katılımı artırarak ürünlerin gerçek değerinden satılmasını sağlamak çok daha önemlidir. Örneğin 100.000,00 TL değerinden ihaleye çıkan taşınmazda bu işin helal olmadığını söyleyerek katılımı azaltarak 50.000,TL’ye satılmasını sağlamak mı, yoksa katılımı teşvik ederek 100.000,00 TL’ye, 150.000,00 TL’ye veya daha yüksek satılmasını sağlamak mı iyidir? Elbette katılımı teşvik daha iyidir. Bu durum, alacaklıların haklarının korunması, borçluların borçlarını ödeyebilmesi ve devletin daha fazla vergi geliri elde etmesi anlamına gelir.
“Yasal ama helal değil” cümlesiyle yapılan bir başka hata da, yasa ile uygulamadaki haksızlıkları karıştırmak, varsa da , haksız olan yasaları değiştirmeyi önermemektir. Yasalara gölge düşürmek yerine, daha adil yasaların oluşturulmasının önerilmesi gereklidir.
Öte yandan, “İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ırzına tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir” gibi bir cümlenin de yanlış olduğunu belirtmek önemlidir. Eğer bir müteahhit, planlı bir bölgeden arsa satın alarak yasalara uygun bir şekilde bina inşa ediyorsa, bu durumda onun işi “helal” (haklı) ve doğrudur. Ancak, yolsuzluk ve rüşvet gibi yasadışı yollarla elde edilen imar değişiklikleri veya ruhsatlarla yapılan işlerin, elde edilen rant ve haksız kazançların ise öncelikle yasal olmadığını belirtmek gerekir, Yani işlem baştan yasal değildir. Burada yasal bir durum olmadığından yasal veya haklı “helal” tartışılması gereksizdir. Bu tür uygulamalar, hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır ve iptal ve cezai yaptırım gerektirir.
Sonuç olarak, “yasal ama helal değil” cümlesi, sadece yasalara değil, aynı zamanda toplumsal değerlere ve adalet anlayışına da uygun olmayan durumları ifade etmek istemiş ise de konuya hakim olunmadığından fahiş hata yapılmıştır. Bu tür durumlarla mücadele etmek için, varsa yasalardaki hukuka aykırılıkların adaleti sağlayacak şekilde düzenlenmesi konusunda öneri getirmek ve toplumsal bilincin artırılması gerekmektedir. Hiçbir yasal işlemin hakkında da “helal” (haklı) değildir cümlesini kurmak uygun değildir. Ki, konuşmada ifade edilen somut konularda ise kesinlikle “yasal ama helal değildir” denilemez. Yasaya uygun olmayan uygulamaları, yasa dışı işlemleri yasa ile karıştırmak vahim hatadır. yasaya aykırılıklar eylem işlem ve uygulamalar söz konusu ise, bu işlemler yasal değildir. İptali gerekir. Dolayısı ile yasal da değildir, helal (haklı) da değildir. Bu nedenle yasal da olmayan bir konu olunca zaten helal (haklı) oluş tartışma dışıdır.
Aslında bu cümleler yerine şunlar denilseydi ve örnekler de verilseydi çok daha iyi olabilirdi: “Kimilerince ‘9’ yaşında çocuğun evlendirilmesine caiz deniliyor, bu yasal değildir, aynı zamanda haksızdır, kabul edilemez. Bugün dahi Ankara’nın çok önemli güzergahında, yasalara aykırı, haksız emsal artırımı ve neredeyse olması gerekenin üç katına yakın alan kullanıldığı iddia edilen bina halen ayaktadır, bu yapı yasaya aykırıdır, bu durum helal (haklı) değildir. Bu bir turnusol görevi görecektir. Bu yapı ayakta ise Türkiye’nin hukuk devleti olup olmadığı tartışma konusu olacaktır. Ya da cari hukuka aykırı işlemlerin helal gösterilerek hukuka aykırılığın teşviki doğru değildir. Ya da ‘dâr-i harp’ denilerek yurt içi ve dışında hukuka aykırılıklar kabul edilemez.”